Tuesday, January 24, 2012

Kitap: Soğukkanlılıkla (In Cold Blood)


Capote- Soğukkanlılıkla

 Truman Capote, "Tiffany'de Kahvaltı" filmi sayesinde tanıştığımız meşhur bir yazar. Tabii bu tanım, benim gibi, bu filmin bir kitap uyarlaması olduğunu ve kitabı Capote'nin yazdığını öğrenip, kitapları okumaya karar verenler için geçerli bir tanım.

Capote 1924 doğumlu, Amerikalı. Amerika'nın Büyük Buhran sonrası kuşağından olduğu ve büyük değişimlerin yaşandığı 1960'larda meşhur bir yazar olduğu için, hayat hikayesine de bakmakta fayda olduğunu düşünüyorum:

Kendisini gizlemeyen bir homoseksüel, film senaryoları yazmış, genç yaşta sosyetenin tanınmış entelektüellerinden olmuş. Talk showlara da katılmış, bu videoları Youtube gibi yerlerden bulmak mümkün. Videoları izlemeyi önermemin nedeni ise, Capote isimli film. Çünkü TV röportajlarını gördükten sonra Capote isimli filme ve oyuncu Philip Seymour Hoffman'a olan hayranlığım arttı.
Capote ve Kedi

Yazımın konusu olan Soğukkanlılıkla; Capote'nin 1966'da yayınladığı "kurgusal olmayan/non-fiction" türündeki olay yaratan kitabı. Olay yaratmasının nedeni; içeriğinin yanısıra kurgusal olmayan şeklinde bir türün yeni oluşturulması. Kitabın konusu 1959'da işlenen cinayetlerden geliyor: Kansas- Holcomb kasabasında, 4 kişilik Clutter ailesi öldürülür. Clutter ailesinin reisi, üniversite mezunu bir çiftçidir, varlıklı ve sevilen biridir, ayrıca dindardır. Kasabanın çiftçilikle ilgili kuruluşlarında, yardım kuruluşlarında ve kiliselerinde tanınmış bir kişidir. Eşi ve çocuklarıyla mükemmel ailenin tanımı gibidirler. Capote’nin de vurguladığı gibi, “öldürülmeleri için hiçbir neden görünmemektedir”.

Yazar, cinayetleri gazetede okur okumaz bunun yeni oluşturmak istediği  roman türü için uygun bir konu olduğunu düşünür ve çalıştığı The New Yorker Dergisi'nin bir muhabiri olarak cinayetlerin işlendiği Kansas'a gider. Aylar süren mekan araştırması ve röportajlardan sonra yazmaya başlar fakat olaydaki dava süreci devam ettiğinden, kitap bitmez. Sonuçta aşağı yukarı 5 yıllık çalışma sonucu kitap hazırlanmış ve basılmış. (Cinayetler 1959'da işlenmiş, suçluların yakalanması, dava süreci ve suçluların asılması 1965'de sona ermiş)

Richard Hickock ve Perry Smith- Suçlular

Burada ilgi çekici olan bir diğer konu, yazarın Kansas'a arkadaşı Harper Lee ile birlikte gitmesi. Harper Lee tam bu sıralarda To Kill a Mockingbird (Bülbülü Öldürmek) isimli kitabı yazmayı bitirmiştir ve Truman Capote'nin çocukluk arkadaşıdır.

Capote oldukça ilginç ve zor bir işe kalkışmıştı. Hollywood'da ve sosyetede tanınan parti insanı, esprili homoseksüel yazar, Kansas gibi bir yere, hem de o tarihlerde gidiyor... Küçük Holcomb kasabasında boynunda dönemin Kansas moda anlayışının tam zıddı olan kaşkoluyla insanlarla konuşmaya, bilgi almaya çalışıyor... Burada imdadına Harper Lee yetişiyor. Onun sayesinde güven kazanıp tanıklarla iletişim kurabiliyor. Uzun süre Kansas'da kalmaktan çekinmiyor ve kafasına koyduğunu başarıp, iyi bir hikaye ile oradan ayrılıyor.


Kitabı upuzun bir gazete haberi gibi düşünmek mümkün. Yazar hiçbir şekilde kendisini belli etmiyor. Hatta suçlularla konuşarak, direkt edindiği bilgileri bile "...kendisini ziyaret eden bir gazeteciye aktardığı üzere" gibi cümlelerle aktarıyor. Kasabada arkadaşlık ettiği bir kişi de olayı araştıran görevli polis Alvin Dewey. Dewey, suçluların Las Vegas’ta tutuklandığını öğrendiği sırada bile Capote ve Lee ile yemektedir, fakat Capote bu bilgiyi kitapta saklar, kendisi orada yokmuş gibi aktarır.

Kurgusal olmayan roman derken, tamamen gerçek bir haberin, çarpıtmadan ve fazla yorum katmadan aktarılmasını anlatmak istiyorum. Yazar suçluların hayat hikayesini bize "soğukkanlılıkla" sunuyor. Aynı şekilde "soğukkanlılıkla" işledikleri cinayeti tasvir ediyor. Ancak karşıt fikirleri, yandaşların ve düşmanların fikirlerini açıklarken taraf tutmuyor, sonuçta cinayetlerin suçlusu toplum mu, yetişme koşulları mı, gerçekten doğuştan kötü insan var mıdır, idam cezası ne kadar adildir gibi konularda bizi düşündürüyor.

Başlangıçta kurbanların son günlerini izliyoruz, ne kadar iyi, çevrelerinde ne kadar sevilen insanlar olduklarını öğreniyoruz. Sorunlarını öğreniyor, 1959 Amerikasında bir Kansas kasabasındaki yaşamı tanıyoruz. O dönemde Amerika hala 2. Dünya Savaşı sonrasının  zafer sarhoşluğundadır, ekonomi büyümektedir. Güvenli ve mutlu kasabalarda işler yolundadır. Katı görüşleri ve dindarlığı, ırkçılığı gözlemliyoruz. Hatta biraz muhafazakarca olsa bile bu insanlara ve ahlaklı yaşamlarına hayran olup, onlara imreniyoruz.

Ardından tam tersi bir yaşamla karşılaşıyoruz. Hayatı boyunca huzursuz ve mutsuz yaşamış, zor hayat sahibi iki arkadaş, hapishaneden şartlı tahliye ile çıkmış, toplum tarafından dışlanan, "anormal"likleri olan suçlular... Biri parlak ve zeki olmasına rağmen hiç okula gidemediği için kıskanç ve öfke dolu bir eski asker. Diğeri ise, okulda başarılı olmasına rağmen üniversiteye gidememiş, daha zengin bir yaşam uğruna dolandırıcılıklar yaparak hapse düşmüş biri. İşledikleri cinayetlerin nedenini hayat hikayelerinde veya psikolojik sorunlarında hatta kişiliklerinde arıyoruz. Fakat tam olarak teşhisi koyamıyoruz. Doğru düzgün pişmanlık bile duymayan, 4 kişiyi öldürdükten sonra bir rüyadan uyanır gibi kolayca etkisinden çıkıveren insanlar bunlar. Psikiyatrların aktardıkları biraz daha aydınlatıyor bizi, ancak yargı bunları duymak istemiyor. Toplumu böyle huzursuz eden kişileri darağacına gönderip onlardan kurtulmak istiyor.

Günümüzde durmadan cinayet, ölüm, işkence haberi alıyoruz. Biraz TV izlemek kan görmek için yeterli. Fakat hiçbiri bizi bu romandaki gibi etkilemiyor. Çünkü arka planlarını bilmiyoruz. Uzun sayılabilecek bir süreç: Hem hayat hikayeleri hem ortamı öğrenmek, sonra dava sürecini takip etmek ve idama hazırlananları izlemek. Sayfalar süren macera boyunca sıkılmak mümkün değil. Sonunu bilmemize rağmen merakla okuyoruz.

Kitapla ilgili birkaç ek bilgi var, dedikodu sınıfında yer alabilir, ancak kitaba olan bakışımızı etkilediği için önemli görüyorum... Kitapta gözle görülür bir şekilde iki katilden biri kayrılmış durumda. Üstelik bu cinayetleri asıl işleyen yani tetiği çeken kişi: Perry Smith. Perry Smith gerçekten incelenmeye değer bir karakter, sıradan bir "iğrenç katil" değil. Bu nedenle yazarın ona daha fazla eğilmesini mantıklı görebiliriz. Ancak söylenen bir diğer şey, Capote'nin Perry ile geçirdiği uzun saatler sonucunda aralarında platonik bir ilişki kurulduğu... Perry Smith'in çizdiği resimler, kullandığı kelimeler, ses tonu ve şirinliği, temizliği anlatılıyor örneğin. Capote kurbanları yüceltip, onları överken, katilleri de unutmuyor diyebiliriz. Bu durum kasaba sakinlerinin bazılarınının hoşuna gitmemiş, Capote’nin bu kitaptan servet edinmesi ve cinayete kurban giden Clutter ailesini yeterince güzel anlatmaması bazılarını üzmüş. Ancak bu her olayda karşılaşabilecek bir karşı çıkma durumu.Kitap kesinlikle okunmaya değer.

Perry Smith ve Capote- Birlikte Fotoğraflar

No comments:

Post a Comment