Wednesday, March 21, 2012

Kitap: Bir Hayat

Kitap Kapağı- Yine E kitap olarak okudum
Bir Hayat, daha önce hiç okumadığım, ismini de telaffuz edemediğim yazar Guy de Maupassant'a ait bir eser. Maupassant 1850-1893 yılları arasında yaşamış Fransız realist bir yazar.

Günümüzden 150-200 yıl önce, kadın ve erkeğin sosyal ortamlarda rahatça bir araya gelemediği, konuşamadığı ortamlarda, erkeklerin kadın dünyasına yönelik yazdığı gerçekçi kitaplar beni çok etkiliyor. Kadınların erkek dünyasındaki bu büyük önemine rağmen, yıllarca anlaşılamamış ve kendilerini anlatma fırsatı elde edememiş olmasından kaynaklanıyor bu.

Hikaye, öğrenimini manastırda gördükten sonra anne ve babasının yanına dönen, 17 yaşında bir kız ile, Jeanne ile başlıyor... Kız hayatı romantik romanlarda tanımıştır, tek arzusu “bir aşk” yaşamaktır. Bu heyecanı beklemektedir, saf ve bilgisizdir. Yalnızca aşk ve erkekler konusundaki bilgisizliği değil, hayattaki basit meselelerle ilgili bilgisizliği de okuyanı kendisine acındıracak seviyededir. Çok mutlu olduğu fakat bir aşkın eksikliğini hissettiği bu dönemde, tanıştırıldığı adamla evlenir. Ve o adam sayesinde hatta o adam yüzünden, hayatın acımasız ve kötü yönlerini de keşfeder. Uzun süre hiçbir şey görmez, okuyucu olarak tahmin ettiklerimizi zavallı saf genç kadının farketmesini bekleriz. Fakat herkes öğrendikleriyle olgunlaşıp, daha gözü açık veya daha “nasır tutmuş” insanlara dönüşmez ki. Jeanne de saflığını devam ettirir. Diğer canı sıkkın roman kahramanları gibi kendisine yeni heyecanlar, mesela bir aşık veya dedikodusunu edebileceği birkaç dost aramaz. Zaten pek anlam veremediği hayata kendisini kapatır. Dönem dönem din, ailesi, çocuğu gibi başrol oyuncuları olur hayatında.

Bu tür diğer kitaplarda olduğu gibi, bir genç kızın kadın oluşu hikayesini göremedim. Sanki Jeanne hep bir genç kız olarak kaldı. Asla “kadın dünyası”na geçiş yapamadı. Romandaki kimsenin umursamadığı Lison Teyze gibi, belki daha fazla dram yaşamış daha fazla yıpranmış hali olarak kadersizlik içinde yaşadı.

Roman ilerledikçe bazen sinirlendiğim oldu, “neden silkelenmiyorsun?” dedim Jeanne’e, kızdım. Fakat sonra düşününce, aslında çağının insanı olduğunu, başka türlü davranmayı bilemeyecek bir vizyonsuzluğu ve cahilliği olduğunu anladım. Biraz daha deli, biraz daha cesaretli olan kadınlar zaten çağlarının ilerisinde oluyorlardı, herkes tarafından kınanıyordı, toplum dışında itilebiliyorlardı. Romanın geçtiği mekanlarda, kırsaldaki soylularda daha kadın bilinci yoktu ki, bu ancak o dönemde şehirdeki sosyete arasında yavaştan filizlenen bir fikirdi. 

Jeanne'nin anne babasının iyiliğinin ve 3 maymun oynamadaki ısrarcılığı da bazen sinirlendiriyor insanı. Bu durumda da annelerin kızlarına sadece sevgi değil, hayatla ilgili korkunç gerçeklerin bilgisini de vermeleri gerektiği ortaya çıkıyor, ne yazık ki...

Yazarı ilk kez okudum, ancak daha farklı kitaplarını da okumak istiyorum. Şu an Bel Ami isimli hikayesinden uyarlanan film sinemalarda gösteriliyor ve başrolde Robert Pattinson var. Bel Ami ise Bir Hayat’ın aksine şehir sosyetesinin hayatı ile ilgili. Hikayeyi İngilizce olarak Gutenberg.org'den okumak mümkün.

No comments:

Post a Comment