Wednesday, November 28, 2012

Aktiviteler...

Son zamanlarda blog'u güncelleyemedim. Özet geçelim o zaman... Görselliği az olan Blog yazılarını ben bile okumuyorum ama size bu eziyeti yapıyorum şu anda... Özürlerimle :-)


  • Geçen yıl kendime koyduğum bir hedef vardı: 52 kitap okumak. (Yeri gelmişken Goodreads linkimi de vermiş olayım....) Şu an 51 kitap okumuş durumdayım, yani yılsonuna kadar hedefi tutturacağım, belli. Aslında bu sayısal hedefi çok samimi ve gerçekçi bulmuyorum. Okuduklarımı not alarak, kendimi takip etme amacım var. Çünkü bu 52 kitabın içinde mesela Atlas Vazgeçti var, 3 cilt. Bazı yayınevleri tek kitap olarak basmış. Tek kitap sayabiliriz. Sonra incecik öykü/şiir kitapları var. Baya dandik bir anı  kitabı var edebi yönü sıfır olan, şimdi burada isim verip rencide etmeyeyim (Alpay Erdem'in bu cümleyi kullanması çok komik gelir bana hep) Sonuçta 52 kitap, ama kime göre neye göre 52 kitap? Her biri 500 sayfalık ağır teorik felsefik 52 kitap mı, herbiri 100 sayfa olan edebi yönü sıfır olan 52 kitap mı? Mühim olan içerik...
  • Ekim ayı'nda Cirque Du Soleil'in Alegria gösterisine gittim. İlk kez Ataşehir'deki Ülker Sports Arena'yı görmüş oldum. Gıcır gıcır bir mekan. Çıkışta taksi bulamayınca sinirlendim ama... Neyse... Gösteri bana göre değildi. Daha çok çocuklara hitap ediyordu bence. Veya ben akrobatlara pek meraklı değilim. Müzikleri ve pek tabii akrobatları ilgi çekiciydi, ama bu benim böyle uzun bir "şov"u sıkılmadan izlemem için yeterli değil. Özellikle ikiye katlanan akrobat kadınlar beni hasta ediyor. Bakamıyorum omurgasını kıvıran kadınlara. Esprili, seyirciyi de kattıkları kısımları, palyaçoları sevdim.
  • 22 Kasım'da Contemporary'ye gittim. Web sitesi'nden PDF olarak katalogunu indirmenizi tavsiye ederim. Gazete okuduğuma göre eserlerin büyük çoğunluğu satılmış. (tabii eserlerin fiyatlarını görünce insan nutuk tutulması yaşıyor) Yıllardır Contemporary hakkında, organizasyondaki aksaklıklar ve kapitalist sanat anlayışı nedeniyle eleştiriler yapılır. Ben hep eleştirileri okuyan olmuştum. "Zaten modern sanattan pek anlamam ki" gibi cahilde bir tavırla, kalkıp sergiyi gezmemiştim. Sanatçıların bu tür etkinliklere nasıl katıldıklarını bilmiyorum, anladığım kadarıyla bireysel katılım pek mümkün değil, genelde galeriler vardı. Genç ve hiç adını duymadığım sanatçıların eserlerini görmek bence güzel bir fırsattı. En çok beğendiğim eserlerin sahiplerini not aldım. En çok hoşuma giden eserler Art From Armenia başlıklı, Ermeni sanatçıların yapıtlarının olduğu bölümdeydi. Tabii herkesin ilgisini çeken meşhur isimlerin de işleri vardı. Bunlar gazetelerde zaten var diye yazmıyorum... 
  • Contemporary için "Modern sanattır, tablo alacak halim yok, anlamam, gitmeyeyim" gibi bir yaklaşıma gerek yok. Her tarz eser vardı. Yalnız çok fazla eser vardı ve yeterince gezemedim, görsel bombardımana uğramış gibiydim. Sergiyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için bir başka sitenin linkini veriyorum.
  • İlk başladığı günden beri her cumartesi ziyarete yeltendiğim Monet Sergisi'ne hala gidemedim. Vazgeçmek üzereyim. Zaten nilüfer de sevmem diye avutuyorum kendimi.
  • Bulut Atlası- Cloud Atlas filmini çok beğendim. Politik altmetinleri olan filmleri, kitapları çok seviyorum. Bence yaşam=politika. Politik olmadığını iddia eden insanları cahil ve korkak buluyorum. 
  • Geçen hafta Girls isimli diziyi izledim. (Henüz ikinci sezonu başlamadı) İstanbul'un ve büyük şehir kadınlarının bu New York'lu kadınlara benzemesi beni ürküttü. Muhafazakarlaşma beni de mi vurdu? Hem de benim gibi bir plaza kadınını? İnanılmaz ama gerçek; Sex & The City yaklaşımı bazen midemi bulandırıyor. Yine de Girls izlenebilir bir dizi. Gerçekçi ve komik. Ne yazık ki hislerime de tercüman oldu çoğu zaman.
  • The Misfits isimli İngiliz Dizisi'ni izlemeye başladım. Biraz fantastik, biraz komik, biraz trajik, biraz da seksi.  (Nesi seksi bilmiyorum gerçekten, İngiliz aksanından mı acaba?) Konuyu okuyunca absürd bulmuştum ama izlerken öyle gelmedi: Kamu hizmeti yapan ufak tefek suçlardan hükümlü gençler, özel güçler kazanırlar, olaylar gelişir. 

Misfits


Kitap: Jonathan Safran Foer - Hayvan Yemek

Ağustos'ta Nook ile e-kitap olarak okudum bu kitabı. Tatilde okuduğum tüm kitapları aynı yazıda yayınlayacaktım, atmışım taslaklara kalmış... 



Morrissey konserinde izlediğimiz Peta'nın Meet Your Meat (Etinizle Tanışın) videosu vardı ya hani? Kitapta o videoyu izleyen bir insanın, bu konuyu derinlemesine araştırması sonucu elde edebilecekleri var.

Et yemeyi sevdiğim için, ayrıca sebzelerin hepsini yemediğim için, vejeteryan olabileceğimi düşünmüyorum. Oysa endüstriyel et üretiminin bizi getirdiği nokta hem hayvanları hem bizi hasta ve mutsuz eden bir psikopatlık durumu.

Jonathan Safran Foer genç yazarlar arasında parlayan bir isim. İki romanıyla fırtına gibi esti, kitaplarının film uyarlamaları yapıldı. Bu arada baba olmuş (ne şeker bir durum, yazıyı neden bu hale sokuyorum ki? Baya da genç baba olmuş; beni arkadaş çevremdeki erkekler konusunda düşünmeye sevk etti bu durum) Baba olunca çocuğunun boğazından geçen yemekler üzerine düşünmeye başlamış. Burada olsa film uyarlamalarından kazandığı parayla Organik Tarımcılardan alışverişe başlayıp, Ayvalık'tan özel üretim zeytinyağı falan alabilirdi. Neyse böyle yapmamış, gidip tek tek et kesen firmaları araştırmaya başlamış. Aynı zamanda endüstrinin devlerine mektuplar yazmış, ziyaret talep etmiş. Taleplerine dönüş alamamış. Kitapta bol bol referans var. Hafif bir makale veya gazete için yazı dizisi gibi. Referanslarda geçen kitapların -az da olsa- bir kısmının Türkçe'ye çevrilmiş olması beni memnun etti. Böylece bu konuda daha fazla okuma yapmak istediğimde bunlara başvuracağım.

Tavsiye etmeli miyim? Meraklı olan zaten alıp okuyacak, benim bilmediğim pek bir şey yoktu. Tavukları antibiyotikle beslediklerini, insanlarda ergenlik yaşının yanlış beslenme sonucu gittikçe düştüğünü biliyordum mesela. Konuya uzak kişiler için iyi bir giriş olabilir.

Kitapla ilgili bir de belgesel çekileceği haberi var, Natalie Portman'ın projesiymiş. Yazarla aralarında bir vegan - İbrani dayanışması söz konusu sanırım. Kitapta yazarın Yahudi kökenine, onların yemek alışkanlıklarına, aile düzenlerine de değiniliyor. Bahsi geçen konular hakkında zaten az çok bilgim olduğu için bu kültürel tanıtım kısımları çok ilgimi çekmedi.

Bir de aşağıdaki gibi tanıtım videosu var. Sevimli yazar Jonathan kitabın reklamını yaparken... (İngilizce bilenler için ne yazık ki)