tag:blogger.com,1999:blog-309628462024-03-13T03:27:24.125+03:00idyllicKitap, film, aktivite, başımdan geçenler... Tamamen kişisel görüşler...Unknownnoreply@blogger.comBlogger151125tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-63801816147596126772014-12-29T16:22:00.000+02:002014-12-29T16:23:17.983+02:00Kitap: Jerzy Kosinski - Boyalı Kuş<a href="https://www.goodreads.com/book/show/11900552-boyal-ku?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Boyalı Kuş" src="https://d.gr-assets.com/books/1309469400m/11900552.jpg" /></a>
<div style="text-align: justify;">
Bu kitabı ve kapağını çok iyi biliyordum. Çünkü tuhaf bir şekilde kimin evine gitsem bu kitap kütüphanede oluyordu. (Bu şekilde zihnime kazınmış bir diğer kitap da Körleşme'dir) Fakat yıllardır okumak hiç aklıma gelmemişti. Bir ara çok da kalın olmayan, akıcı bir kitap okumak istedim ve işte, birkaç gün içinde bitmişti bile...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitap 2. Dünya Savaşı sırasında Doğu Avrupa'da geçiyor, ana karakter bir çocuk. Kitap boyunca çocuk öyle akıl almaz şeyler yaşıyor, o kadar büyük bir sefalet ve zalimlik var ki, insan okuduklarına inanamıyor. Bazı noktalarda "Bu kadar da olmaz" dedim, bazı yerlerde ise "bu kitap iyiden iyiye fantastik kurgu" dedim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yıllardır pek çok tuhaf hikaye duydum, gördüm, bu nedenle halen şaşırabildiğimde buna seviniyorum bile. Gerçi zalimliğe şaşırmak ne kadar iyi bilemiyorum, onu kanıksamaktan daha iyi sadece. Kitabı okumanızı tavsiye ederim, ancak hassas biriyseniz zorlanabilirsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kosinski'nin bu kitabının ne kadarı otobiyografik, ne kadarı kurgu tam olarak çözülemese de, kendisinin hafif uçuk olması akılda soru işareti bırakıyor. İşin dedikodu kısmına gelirsek; yazar ünlü yönetmen Polanski ile arkadaştı ve Polanski'nin evinde yaşanan Charles Mason Katliamı'ndan "davete geç kalması" sayesinde kurtulmuştu. Cinayete kurban gitmedi, kitap yazmaya devam etti fakat 58 yaşında intihar etti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İntiharına giden yolda yaşadığı bunalımın nedenlerinden biri çıkan dedikodular. Kitaplarını kendisinin değil, editörlerin yazdığı, ancak isimlerinin belirtilmediği veya Lehçe yazıp İngilizce'ye tercüme ettirdiği ve yine tercümanın isminin belirtilmediği dedikoduları çıkmış. Bir diğer iddia "intihal", Bir Yerde isimli kitabının çalıntı olduğu konuşuluyormuş. Son iddia ise en fenası: Boyalı Kuş'taki çocuğun kendisi olduğunu söyleyen Kosinski'nin aslında 2. Dünya Savaşı'nda o kadar da acı çekmediği, kitapta zalim olarak tanıttığı Polonyalılarca korunduğu belgelerle ortaya konulmuş. Böylece 2. Dünya Savaşı ve Yahudilikle "prim yaptığı" söylenmiş. (Günümüzün argosuyla göçmenliğin ekmeğini yemiş) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Adamın hayatını okuyunca ne yazık ki kendisi bana da oldukça itici, yalancı ve prim yapma arzusu dolu göründü. Polanski'yi de sevmem zaten, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Dedikodular abartılı olabilir ancak Jerzy de sütten çıkmış ak kaşığa benzemiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gevezeliği bırakırsam; Kitap okunmaya değer, fakat okudukça insanlığa inancınızı yitirebilirsiniz. Ayrıca bazı geceler kabus görebilirsiniz, dikkat ediniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-17573412404627067442014-12-29T16:16:00.001+02:002014-12-29T16:16:18.841+02:00Kitap : 2014 Favorileri<div style="text-align: justify;">
Goodreads'de 2014 hedefim 60 kitap okumaktı. Yılın ilk yarısı hiç okumayıp, sonlara doğru hırslandığımdan, 60 kitap hedefini zar zor tutturdum. Ayrıca birkaç çizgi roman (graphic novel) da listeye dahil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En sevdiklerimi aşağıda nedeniyle listeliyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>1- Antonio Altarriba - Uçma Sanatı/Bir İspanya İç Savaşı Hikayesi</b></div>
<a href="https://www.goodreads.com/book/show/13410756-u-ma-sanat?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Uçma Sanatı" src="https://d.gr-assets.com/books/1326316287m/13410756.jpg" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hem çizgi hem de roman. İspanya İç Savaşı zaten oldukça ilginç bir konu, bu dönemde sıradan bir insanın başına gelenler ve savaş sonrası hayat hikayesi, oldukça güzel bir kitap.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>2- Jose Saramago - Körlük</b></div>
<a href="https://www.goodreads.com/book/show/11307453-k-rl-k?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Körlük" src="https://d.gr-assets.com/books/1359232420m/11307453.jpg" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Saramago'yu pek tabii duydum, (Nobel ödüllü) Körlük isimli kitabı hem birçok tanıdığın kütüphanesinde gördüm, hem de başrolünde ünlü oyuncuların yer aldığı film uyarlamasını biliyorum. Fakat bir türlü okumamıştım işte. Distopik ve karanlık olduğunu duyduğumdan bir türlü elim gitmemişti. Evet oldukça iç karartıcı kısımları var, ancak okunmalı. Devam kitabı "Görmek" ise ilk yarısında biraz düşük tempolu, yer yer sıkıcı, ancak sonlara doğru açılıyor ve ilgi çekici.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>3- Katherine Burdekin - Swastika Geceleri</b></div>
<a href="https://www.goodreads.com/book/show/22880865-swastika-geceleri?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Swastika Geceleri" src="https://d.gr-assets.com/books/1416241426m/22880865.jpg" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Harika bir distopya. Açıkçası bu kitabı "feminist distopya" olduğunu duyunca okumak istemiştim ancak "2. Dünya Savaşı farklı sonuçlansaydı" kurgularını merak eden herkese tavsiye ederim. Hitler'in sonunun ne olacağının henüz tahmin edilemediği 1937 yılında yayımlanmış. Düzenin homoseksüellik ve ırkçılık üzerine kurulduğu, kadınların evcil hayvanlardan bile daha düşük bir konumda bulunduğu tuhaf bir dünya. (Yazarın ismi ilk yayımlandığı 1937'de "Murray Constantine" olarak geçiyormuş)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>4- J.K. Rowling - Harry Potter</b></div>
<a href="https://www.goodreads.com/book/show/862041.Harry_Potter_Boxset?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Harry Potter Boxset (Harry Potter, #1-7)" src="https://d.gr-assets.com/books/1392579059m/862041.jpg" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Harry Potter neredeyse herkesin aşina olduğu bir fenomen. İlk kitapları lisedeyken okuduğumdan, pek hatırlamıyordum. Hepsini baştan okudum. Çok güzel zaman geçirmemi sağladılar. Harry Potter'ı, arkadaşlarını, kitabın satır aralarındaki mesajları ve fantastik dünyayı çok seviyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>5- Albertine Sarrazin - Aşık Kemiği</b></div>
<a href="https://www.goodreads.com/book/show/17932508-a-k-kemi-i?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Aşık Kemiği" src="https://d.gr-assets.com/books/1368886705m/17932508.jpg" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Benim için yılın son haftalarında ilginç bir keşif. Bu kitabı nereden duyup da alınacaklar listeme ekledim hatırlamıyorum, belki Patti Smith tavsiyesi olduğunu okumuş ve unutmuşumdur. Albertine Sarrazin'in trajik hayat hikayesi insanı çok etkiliyor. Yıllarını yetiştirme yurtlarında, cezaevlerinde veya kanundan kaçarken geçirmiş, bazen fahişelik yapmış, daha 29 yaşında hayatını kaybetmiş. Kitap da bu hayat hikayesinden hareketle yazılmış.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: red;">Ek olarak öneriler:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>* Simone de Beauvoir - Moskova'da Yanlış Anlama</b></div>
<a href="https://www.goodreads.com/book/show/23202880-moskova-da-yanl-anlama?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Moskova'da Yanlış Anlama" src="https://d.gr-assets.com/books/1410467162m/23202880.jpg" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İncecik bir kitap, yıllardır evli bir çiftin Moskova gezisine tanık oluyoruz. Sosyalizm, evlilik, kadın/erkek farkları gibi konulara ufak dokunuşları var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>* Etgar Keret - Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü ve Buzdolabının Üstündeki Kız</b></div>
<a href="https://www.goodreads.com/book/show/9563630-tanr-olmak-steyen-otob-s-of-r?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü" src="https://d.gr-assets.com/books/1287867603m/9563630.jpg" /></a> <a href="https://www.goodreads.com/book/show/13365821-buzdolab-n-n-st-ndeki-k-z?utm_medium=api&utm_source=blog_book"><img alt="Buzdolabının Üstündeki Kız" src="https://d.gr-assets.com/books/1325605093m/13365821.jpg" /></a>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Etgar Keret İsrailli bir yazar, öykülerini sevmeyeceğimi sanıyordum ancak okurken çok iyi vakit geçirdim. Her zaman komik değil tabii ancak genelde tebessüm ettiriyor, çoğu ironik ve fantastik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-61322053123792772392014-02-09T19:27:00.000+02:002014-02-09T19:36:58.358+02:00Kış Okuma Şenliği ve Pinucciasbooks<div style="text-align: justify;">
<a href="http://pinucciasbooks.blogspot.com.tr/2013/11/okuma-senligi-kis-2013.html" target="_blank">Pinuccia </a>isimli blog, sürekli takip ettiğim ve takdir ettiğim bir blog. Özellikle farklı ülkelerden yazarlar ve farklı türlerden kitaplar seçmeye çalışması, ayrıca insanları heveslendirecek "birlikte okuma etkinlikleri" yapması hoşuma gidiyor. Bu etkinliklerden biri de<a href="http://pinucciasbooks.blogspot.com.tr/2013/11/okuma-senligi-kis-2013.html" target="_blank"> Kış Okuma Şenliği</a>. Linkte görebileceğiniz gibi ödüllü olan bu etkinlikte amaç 3 Kasım-3 Mart tarihleri arasında kategorilere uyan 17 kitabı okuyarak mümkün olduğunca fazla puan toplamak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhn-ejIUm9y0oDz4hK1fmvffSDKJtC3knY2AyOac3dz8jlef0pNvicsfXshXgwF0qhWbE9rEEUE4J7_n5E7MV4rOHMiWVfNCjm49vVmgwFq8Z7t-qbOO-ugRikwckDohz2GEU_HdA/s1600/pinucciasbooks5.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhn-ejIUm9y0oDz4hK1fmvffSDKJtC3knY2AyOac3dz8jlef0pNvicsfXshXgwF0qhWbE9rEEUE4J7_n5E7MV4rOHMiWVfNCjm49vVmgwFq8Z7t-qbOO-ugRikwckDohz2GEU_HdA/s1600/pinucciasbooks5.png" /></a></div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben şenliğe katılmayı düşünmüyordum, ancak sonra 2014'e yavaş bir giriş yaptığımı ve evde okumadığım pek çok kitap olduğunu hatırladım. Böylece, yarışma amaçlı değil de, kendimi motivasyon amaçlı olarak bu kategorilerde kitap aramaya başladım kütüphanede... Kitapların en az 200 sayfa olması gerekiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk anda bulduklarım şöyle:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px; text-align: start;"><i><span style="color: #cc0000;">1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap:</span></i></b></div>
<div style="font-weight: bold; text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b style="font-weight: bold;">* Stephen King- Mahşer:</b> Ne yazık ki evde okumadığım veya 200 sayfa sınırına uyan başka bir Altın Kitaplar kitabı yok. Ne yazık ki diyorum çünkü şimdi araştırınca gördüm ki bu kitabın bir de "sansürsüz tam metin" versiyonu varmış. Bendeki 1. baskı ve 1987'den kalma, sansürlü. 428 sayfa. (Sansürsüz hali 1216 sayfaymış?!) Stephen King hayranı birkaç arkadaşım var, her zaman bu adamda ne bulduklarını merak etmişimdir. Bir ara ben de o bulduklarını arayacağım.</div>
<div>
<br />
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">2. Kategori (10 puan): Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap</span></i></b></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>* Clarissa P. Estes - Kurtlarla Koşan Kadınlar: </b>Feministlere kulak kabartan her kadın bu kitabı okumuştur herhalde. Okumayanı dövüyorlar sanırım. Ben de bu kitabı öğrenciyken bir sahaftan almıştım. Ancak yarısına kadar okuyabildiğimi hatırlıyorum. Şu anda kitapla ilgili pek bir şey hatırlamıyorum. Artık kendime feminist de dediğime göre oturup okuyabilirim herhalde. "Ağır Kitaplar" serisinden ve 560 sayfa olduğu için beni biraz ürkütmüyor değil...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap</span></i></b><br />
<br />
<b>* Kurt Vonnegut - Kedi Beşiği:</b> Bu kitap da bizim kütüphanede yıllardır duran, her yıl elimi attığım kitaplardan biri. Hatta uzun süre bunu okuduğumu sandım. Fakat ilk sayfalara bakınca okumadığımı anladım. 299 sayfa, Bendeki kitap yine 1. baskı ve 1974'den kalma! Aslında benim için kategoriler esnetilmeli, bütün kitaplarım sahaf ürünü gibi hahahahaha....</div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap </span></i></b></div>
<div>
<br />
<b>* Philippa Gregory - Boleyn Mirası: </b>Bunda biraz hile yapmış hissediyorum. Çünkü evdeki 600 sayfadan uzun kitaplar baya ağır edebi eserlerdi. Benim de hafif bir kitapla okuma motivasyonuna ihtiyacım vardı. 656 sayfa.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabı</span></i></b></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;"><br /></span></i></b></div>
<b>* Orhan Pamuk - Beyaz Kale: </b>Orhan Pamuk'un okumadığım 1-2 kitabından biri. 199 sayfa ama idare ediniz artık. Ayrıca henüz elimde yok, ödünç olarak arkadaşımdan almaya çalışacağım.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman</span></i></b></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;"><br /></span></i></b></div>
<b>* Orhan Kemal - Bereketli Topraklar Üzerinde: </b>380 sayfa, Daha önce bir Orhan Kemal kitabı okudum ancak bende izlenim yaratmasına yetmedi... Daha okumam gerekiyor.<br />
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;"><br /></span></i></b></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap</span></i></b></div>
<div>
<br /></div>
<b>* Sigrid Undset - Kristin Lavransdatter:</b> Her Kadın Gibi ismiyle Türkçeleştirilmiş ancak İdefix'te satış dışı olduğundan İngilizce e-kitap olarak buldum. Norveç'li yazar, Nobel aldığı için ilgimi çekmişti yani iki kategoriyi hatta üç kategoriyi birden karşılıyor sanırım (kitap üçlemeymiş diye okudum)<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitap</span></i></b></div>
<div>
<span style="color: #cc0000; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: x-small;"><span style="line-height: 20.799999237060547px;"><b><i><br /></i></b></span></span>
<br />
<div>
* Buna bir şey bulamadım henüz, yani bulurum tabii ama bizim kütüphaneden bulmak zor olabilir.</div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap</span></i></b></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;"><br /></span></i></b></div>
* Bunu da bulamadım, bizim kütüphanede başlığında Kış olan kitapları okumuşum daha önce :(<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap</span></i></b></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;"><br /></span></i></b></div>
<b>* <a href="http://maledisant.blogspot.com.tr/2014/01/kitap-anne-frankn-hatra-defteri.html" target="_blank">Anne Frank'ın Hatıra Defteri:</a> </b>Anne Frank'ın kitabını Ocak ayında bitirdiğim için şenliğe dahil edebiliyoruz ve böylece bu kategoriden yırtmış oluyorum hehehehe.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">11. Kategori (25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap </span></i></b></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;"><br /></span></i></b></div>
* Evde bu konuda kitap bulabileceğime eminim ama henüz bulamadım.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabı</span></i></b></div>
<div>
<br /></div>
<div>
* Bunu da bulamadım daha. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi</span></i></b></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;"><br /></span></i></b></div>
Seçtiklerim 3 tane oldu?! :(<br />
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
<b>* Mitch Winehouse - Kızım Amy : </b>Bunu haftasonu okuyup bitirdim... Çok basit anlatımı olduğundan hemen okunuyor, Amy Winehouse ile ilgili biyografi. 352 sayfa<br />
<div>
<br /></div>
<div>
*<b> "90'a Yaklaşırken" - Asım Kocabıyık Kitabı - Söyleşi: Esra Üstündağ Selamoğlu </b>291 sayfa (Borusan Holding kurucusu Asım Kocabıyık kitabı, Asım Bey geçen yıl vefat etti)<br />
<div>
<br /></div>
<div>
* <b>Emine Uşaklıgil - Benim Cumhuriyet'im</b>. 431 sayfa</div>
<div>
Benim Cumhuriyet'im, Cumhuriyet Gazetesi'ni ön plana alıyor o yüzden otobiyografik kısmı ne kadardır emin olamadım. Karar da veremedim okuyup okumamaya.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap</span></i></b></div>
<br />
* Ben şimdi 1991'de yayımlanmış kitap nereden bulayım bilemiyorum ki... :-((<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<b style="background-color: #bfd3b7; color: #666666; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20.799999237060547px;"><i><span style="color: #cc0000;">15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap</span></i></b></div>
<br />
* <a href="http://www.idefix.com/kitap/max-gallo-uclemesi-mavi-beyaz-kirmizi-max-gallo/tanim.asp?sid=X0GS5XEPXG5GU58PPQZC" target="_blank">Max Gallo - Mavi (Mariella) , Beyaz (Mathilde) , Kırmızı (Sarah)</a><b> </b>Fransız Devriminden günümüze bir ailenin hikayesi. Bunu da annem okumuştu, ben okumamıştım, kütüphemizden sevgilerle... Her kitap 350-400 sayfa civarında)</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-60723018687903023332014-02-02T14:44:00.000+02:002014-02-02T14:44:04.946+02:00Çizgi Roman: Uçma Sanatı<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPnF2KQwVUOnh6TE0O_akFs71XjTKuUY97ECxCivuv4IdonI0M67ne0hfswXW1ByItfzu9F7gqyGG6GNiUCck3okyKwWZFbSg0zUUmfan3FW4nUBBtRX6QwOBMl7va6ynu7_U0pA/s640/blogger-image-1520464110.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPnF2KQwVUOnh6TE0O_akFs71XjTKuUY97ECxCivuv4IdonI0M67ne0hfswXW1ByItfzu9F7gqyGG6GNiUCck3okyKwWZFbSg0zUUmfan3FW4nUBBtRX6QwOBMl7va6ynu7_U0pA/s320/blogger-image-1520464110.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="font-size: 13px;">Bendeki kopya işte böyle... Uçma Sanatı.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
Bu tür eserlere "grafik roman"/ "graphic novel" diyorlar ama ben çizgi roman dedim eski usül...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha önce benzeri sayılabilecek Maus'u okumuştum. İkisi de yazarın babasının hayat hikayesi ve ikisi de 2. Dünya Savaşı yıllarında geçiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çizgi öyküler okumayı zaten seviyorum, ancak konu itibariyle de çok ilgi çekici bir eser.<a href="http://www.versuskitap.com/tanim.asp?sid=WSD3F26G1S8S3JXK1AP4" target="_blank"> Şu linkte </a>bulabilirsiniz... 2009 ve 2010'da ödüller almış.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Konu 1920'lerde başlıyor. Antonio, Zaragoza yakınlarında bir köyde doğuyor, köyde toprak "ağaları" var ve hayat oldukça zor. Burada arka planda da olsa İspanya'da o dönem halk ne haldeymiş anlayabiliyoruz. Bu arada Zaragoza'ya gitmeyi, araba kullanmayı hayal eden bir genci, Antonio'yu tanıyoruz. Sonrasında ise Antonio Zaragoza'ya gidiyor ve hayat macerası başlıyor. Eğitimsiz bir köylü olarak yola çıkıyor, öldürmek istemiyor, iş yok, tek çare askerlik fakat ordu ona göre değil. Anarşistlerin arasına karışıyor. Bu bölümlerde de İspanya İç Savaşı'nı onun gözünden okuma şansımız oluyor. İç Savaş'ın anarşistler için hezimet olması, hemen ardından İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla kendini Fransa'da buluyor, savaş sonrası ise tamamen değişmiş İspanya'ya geri dönüyor. Hayatını çocukluğundan, ölümüne kadar izliyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Karakter yazarın babası olmasına rağmen, hatalarını da görebiliyoruz, ahlaksızlıklarını da... Ancak bunların yükü altında ezilen, bir türlü huzuru bulamayan bir adam var karşımızda. Bu nedenle insan bir noktada sempati duyuyor. Aslında İç Savaş ve tabii anarşistler benim en çok ilgimi çeken konulardan ve burada anlatıldığı şekliyle "ihanet" ve "kapitalistleşme" hikayelerine sinirlenirim. Ancak burada güzel bir bakış açısı var. 700 bin kişinin öldüğü iç savaş, topluma getirdikleri ve insanlar üzerindeki etkileri...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitapta kafama takılan bir iki şey: Öyküde bazı kısımları anlamadım. Sanki zaman atladı veya bir şekilde akışta bende soru işareti bırakan durumlar oldu. Yine de keyfimi bozmadı. Bir blogta "çevirisi iyi" demişler ancak ufak bir İngilizce argoyu olduğundan farklı çevirmişler dipnotta, "kibarlaştırmışlar" hani, umarım İspanyolca'da da bunu yapmamışlardır?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonunda İç Savaşla ilgili genel bilgi veren 3-4 sayfa var, o da iyi olmuş, güzel kitap.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tavsiye ederim. Böylece boş geçen Ocak ayından sonra, 2014'te kitaplara çizgi romanlarla başladım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-HdGJ5BfedtbCh53by9rUuIPIiYDXWJy2hyvRegqGUyUIxqUA2BSHhCfTtlEKF1khj8vVM7h3bF-WQQGC8gbsyCrhiu1cDyU0IwhlSvt8MB-nwxviGp9cBl9zncvM2muPQ_c5FQ/s640/blogger-image-988650156.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-HdGJ5BfedtbCh53by9rUuIPIiYDXWJy2hyvRegqGUyUIxqUA2BSHhCfTtlEKF1khj8vVM7h3bF-WQQGC8gbsyCrhiu1cDyU0IwhlSvt8MB-nwxviGp9cBl9zncvM2muPQ_c5FQ/s320/blogger-image-988650156.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Anarşizm kardeşliği </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-53898200350913193622014-01-30T19:41:00.001+02:002014-01-30T19:45:24.683+02:00Tiyatro Mevzuları<div style="text-align: justify;">
Tiyatro denilince aklıma ilk olarak Yıldız Teknik Üniversitesi'nde bizler bira içerken <b>Yunan Tragedyaları </b>oynayan ve ne yazık ki çok sıkıcı tiradlar atan Tiyatro Topluluğu geliyor. Gözucuyla onları izlediğimi, bir yandan "insanın böyle kendisini adadığı bir sanat dalı olması çok hoş" dediğimi, diğer yandan da "ne yapıyor bunlar böyle akşamın soğuğunda Yunan Tragedyası mı kaldı, M.Ö.'den kalma sanatla hala uğraşılır mı?" diye düşündüğümü hatırlıyorum. Vardır bir bildikleri diye bırakmıştım peşini. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yıllardır pek çok oyun izledim. Aklımda kalanlar oldu, anında unuttuklarım oldu.<b> Uğur Polat'</b>ın oyunuyla Ben Ruhi Bey Nasılım, <b>Kevin Spacey</b>'nin oyunuyla 3. Richard (ki bir kısmında uyuyakalmama rağmen) aklımda kalanlar. <b>Haluk Bilginer</b>'in Moda'daki tiyatrosu açıldığında "Artık yakın bir adreste iyi oyunlar izleyebileceğiz" diye sevindiğimi, sonra gittiğim oyunları bile pek hatırlamadığımı farkettim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu yazıyı neden yazıyorum? Ben Tiyatro'dan anladığımı iddia etmiyorum, zaten tiyatroyu pek sevmiyorum da. Fakat sanatla ilgilenen orta sınıf çoğu kişi gibi ben de kendimi pek çok kez salonlarda buluyorum. Zaman zaman çok reklamı yapılan veya bir eleştirmenin övgüleri nedeniyle ilgimi çeken bir oyuna gidiyorum, zaman zaman da arkadaşlarım "hadi gidelim" diyor ve ben de "tamam" demiş bulunuyorum. Kültürel aktivitelere meraklı herkes gibi ben de yıllarca "tiyatroya gitmeli" dedim durdum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mevzu şu: Tiyatro <i>eski</i> bir sanat dalı. Yeniliklerden uzak. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son yıllarda <a href="http://www.go-dot.org/" target="_blank">DOT </a>gibi bazı topluluklar<b> "yenilikçi işler" </b>yapmaya çalışsa da bunlar ya Türkiye için özenti/tercüme kalıyor ya da "bir kısım gencin marjinal çabası" olarak algılanıyor. Genel geçer tiyatro oyunları Devlet Tiyatrosu ve Şehir Tiyatrolarındaki oyunlar. Bunlarda da abartılı oyunculukları ve modası geçmiş konularıyla bizi karşılayan sanatçılar var ve durmadan şikayet ediyorlar. TV'de sürekli "sanata yeterince ilgi gösterilmiyor" diye ağlayan tiyatrocu görmekten siz de bıkmadınız mı?
İlgi gösterilmiyor çünkü sıkıcı, eski, aynı... Son izlediğim oyunlar koskoca adamların kendilerini pek ciddiye alarak sergiledikleri basit piyeslerdi. Buna rağmen seyirci oyun sonunda <b>ayağa fırlayıp</b> çılgınca alkışladı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Özellikle komedide, bol belden aşağı espri yapılarak götürülen, mümkünse Tv'den tanınan veya sadece güzel olan bir kızın başrolde olduğu sevimsiz oyunlar görüyorum. İzlerken TV'de Acun'un yarışma programlarını izlerken kapıldığım duyguya kapılıyorum: <b>Karşımdaki adına utanma duygusu</b>.
Bir yandan ilgi görüyorlar da denilebilir, gittiğim salonlar boş değildi. Bunda da orta sınıfın <i>"Ay sanatsal bir etkinlikte bulunalım" </i>zorlama sosyalleşmesi ön planda. Ayrıca biletlere indirim sağlayan web siteleri var. (Grupanya benzeri siteleri demek istiyorum) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Özellikle erkeklerin bu oyunlara gitmelerinin tek nedeni yanlarındaki "ilişkimiz birkaç ayı geçti, haftasonları sanatsal etkinlik yapan çiftlerden olalım" diyerek bilet almış kadınlar. Tek başına sinemaya giden erkek görüyorum da tiyatroya giden hiç görmüyorum. Zavallı adamları yanlarında sürükleyen sınıfsal ve ilişkisel telaşlarına kapılmış kadınlara "Tiyatroyu boşverin ya... Valla... Gitmeseniz de olur" demek istiyorum.
Buna sadece tiyatroyu değil, belki pahalı biletleri olan <b>yurtdışından turneye gelen çeşitli gösterileri </b>de ekleyebiliriz. Çeşitli müzikaller, sirk gösterileri vs. Gazetelerin pazar eklerindeki <b>"Vallahi herkes bu gösteriye gitti bakın Biletix'te tükenmek üzere"</b> yazıları olmasa, hangi kadın o biletleri alır, hangi adam o trafiğe girer?
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bazen <i>böyle seyirciye böyle oyun/sanat </i>diyorum. Bu bir eğlence diyorum. Bazen de "vırvır konuşacaklarına cidden ilginç bir şey yapmaya çalışsalar, kafa yorsalar, ben de böyle yerin dibine batırmam" diyorum. Seyirciyi yukarı çekecek olan da iyi eserler sunacak olan sanatçılar değil mi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kısaca insanların eğlence olarak TV yerine tiyatroyu tercih etmesine bir şey diyemem. O rezil diziler yerine rezil oyunlar da izleyebilirler. Fakat bu "Biz eşimle her haftasonu tiyatroya gideriz" gösterişiyse ve o gittikleri oyunları sanat sanıyorlarsa çok yazık. Son izlediğim 4 oyun yerine 1 Holivud filmi izlesem sanatsal olarak daha doyurucu olurdu.</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-25801538359403672092014-01-27T17:22:00.002+02:002014-01-27T17:22:27.435+02:00Film: 12 Years a Slave (12 Yıllık Esaret)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.livehiup.com/wp-content/uploads/2013/09/banner-12-years-a-slave.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" closure_lm_339789="null" cua="true" src="http://www.livehiup.com/wp-content/uploads/2013/09/banner-12-years-a-slave.jpg" height="180" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
12 Years A Slave ile ilgili çeşitli tartışmalar dönüyor. Bunları aktarmaya çalışacağım. Metacritic'de %97, rottentomatoes'de %97 ve IMDB'de 8,5 almış, Oscar'a koşan koskoca bir yapım, hem film olarak hem içerik itibariyle konuşulmayı ve üzerine düşünülmeyi hak ediyor. Bu nedenle "şurası olmamış" veya "abartılmış" diyenlere gülüp geçiniz derim ben, baştan söyleyeyim... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu aralar filmlerin konularına pek dikkat etmiyorum, filmi izlerken şaşırmak daha çok zevk veriyor. Bu nedenle filmin bir <strong>"kölelik hikayesi"</strong> olduğundan başka bilgim yoktu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Solomon Northup filmin başında insana herhangi bir zenci köle gibi geliyor-Holivud bu konuda pek çok film çekti zaten? Oysa flashbacklerle aslında önceki hayatının özgür olduğunu, tamamen bir kandırmaca sonrasında kendisini köle olarak bulduğunu öğreniyoruz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Burada Solomon gibi kendimizi haksızlığın karşısında ağlarken veya hınçla söverken bulmamak imkansız. Filmde yıldızlar geçidi var, pek çok yapımda gördüğümüz iyi oyuncular ufak tefek rollerde de olsa karşımıza çıkıyorlar. O dönemde New York'ta kölelik yokken, pek çok özgür siyahi varken, Güney'de yaşanan vahşet ve insanların gözlerini kulaklarını bu saçmalığa tıkamaları insanı yaralıyor. Yaşadığımız fanusu bir kez daha hatırlıyoruz. Çünkü ben İstanbul'da ev ve iş arasında medeni ve steril bir yaşam sunarken, yanıbaşımda belki gitmediğim bir semtte insanlık dışı neler yaşanıyor bilemiyorum. Bunu düşününce filmdeki her ufak ayrıntı insanı gözyaşlarına boğuyor. Özellikle <em>"özünde iyi insan"</em> olanların ortam itibariyle bir şeylere göz yummaları, genç kadınların maruz bırakıldığı cinsel şiddet ve insanın hayatta kalmak için neler yapabildiğini görmek insanı oldukça sarsıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Filmle ilgili en çok hoşuma giden detaylar: yerinde kullanılan müzikler, efektler ve uzun süren, konunun vehametini sakince kavramanızı sağlayan kesintisiniz sahneler oldu.</b> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Steve McQueen daha önce Hunger ve Shame filmlerini yönetmişti, her iki filmde de Michael Fassbender başroldeydi ve ödülleri silip süpürmüştü. Steve Bey de siyahi bir yönetmen ve bu filmde de Michael Fassbender var. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Haftasonu biraz bakındım yorumlara... </div>
<div style="text-align: justify;">
Şiddet sahneleri var denilmiş. Ben fazla sanat filmi izlemekten duyarsızlaştım mı bilemiyorum ama bu filmde birkaç yara dışında rahatsız edici kan revan yoktu. Gerisi görsel olarak dozunda tutulmuş fakat psikolojik olarak insanı geren ve germesi de gereken detaylardı. Hatta daha önce <b>Lars Von Trier</b>'in çok daha rahatsız edici filmler yaptığını, yine kölelik üzerine <b>Manderlay'i </b>izlerseniz daha çok ağlayacağınızı söyleyebilirim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yukarıda spoiler vermeden değinmeye çalıştığım uzun sahneler öyle gerçekçi ve duygu sömürüsünden uzak ki, etkilenmemek imkansız. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Film biraz uzunca, sinemada değil de evde izlerseniz bu nedenle yer yer dikkatiniz dağılabilir. Fakat oldukça derin bir konu ve gösterilmek istenen pek çok detay var. Sürenin uzunluğu bu nedenlerle bana oldukça mantıklı göründü ve film boyunca hiç sıkılmadım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Solomon Northup esaretten kurtulduktan sonra <strong>12 Years a Slave</strong> isimli anı kitabını yayımlatmış. Bu kitap oldukça önemli olmasına rağmen biraz geride kalmış. Yönetmenin sevgilisi bu kitaptan bahsettiğinde de ise Steve abimiz filmi çekmek istemiş. Umarım kendisi Oscar'da en iyi yönetmen olan ilk siyahi olur. Kölelikle ilgili bir filmden sonra bu ödül oldukça manidar olacaktır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Birkaç tirat/diyalog fazla "öğretici" geldi fakat bunların da filmin akışı için gerekli olduklarını hissettim. Bu nedenle gönül rahatlığıyla izleyin/izletin diyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Oyuncu listesine <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/12_Years_a_Slave_(film)" target="_blank">şurdan</a> bakar mısınız ya?! Şu <a href="http://variety.com/2014/film/awards/descendants-of-solomon-northup-surprise-12-years-a-slave-cast-at-screening-1201056603/#">linkte</a> de Solomon'un şu an hayatta olan akrabalarına filmin gösterildiği ve olumlu karşılandığı anlatılıyor. Son olarak Penguin Yayınevi kitabın İngilizce yeni bir baskısını yaptı ancak henüz kitabı Türkçe'de okuyamıyoruz. Yakında berbat bir film afişi kapaklı baskı yaparlar diye bekliyorum, umarım iyi bir çeviriyle okuma şansımız olur. </div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-88984435056343972842014-01-26T14:16:00.001+02:002014-01-26T14:37:13.726+02:00Film: Jack Ryan: Shadow Recruit (Jack Ryan - Gölge Ajan)Merhabaaaaa (Yazıyı yazdıktan sonra tekrar okudum bugün <i>biraz </i>fazla espriliyim, sıkılanlardan özür dilerim)<br>
<br>
2013'te izlediklerimin hepsini not almıştım ancak 2014'e yaptığım hızlı giriş ve notlarım örtüşmedi, ben de blogu güncel tutmaya çalışıyorum bu nedenle.<br>
<br>
Geçen hafta Escape Plan'ı izledim ancak onunla ilgili blog yazısı bile çıkaramadım. Az sonra tekrar bakacağım taslaklara belki başarırım hahaha...<br>
<br>
Jack Ryan: Shadow Recruit'e gelelim...<br>
Bu filme "aksiyon macera" sanarak gittik. Daha doğrusu asıl görmek istediğimiz filmlerin saatleri uymadı, yönetmen/oyuncu/konu skalasına göre hızlı bir değerlendirme sonucu fena film olmayacağını düşündük. IMDB puanı 6.6<br>
<br>
Yönetmen: <a href="http://www.imdb.com/name/nm0000110/?ref_=tt_ov_dr" target="_blank">Kenneth Branagh</a> kendisi Sör ünvanlı olup, filmde de kötü adamı oynuyor. Yakışıklı, karizmatik, yetenekli, İngiliz... Ama benim için yaşlı yani bu tür bir adamı 3. koca olarak düşünüyorum çok uzatmayayım.<br>
<br>
Oyuncular: <a href="http://www.imdb.com/name/nm1517976/?ref_=tt_cl_t1" target="_blank">Chris Pine</a>. Bu arkadaş Kaptan Kirk'ken iticiydi, burda rolünü bulmuş. (İlk koca olarak böyle birini düşünüyorum hani yakışıklı falan, aşk evliliği) <a href="http://www.imdb.com/name/nm0461136/?ref_=tt_cl_t2" target="_blank">Keira Knightley</a>: Bu ismi herkes biliyor tanıtacak halimiz yok... <a href="http://www.imdb.com/name/nm0000126/?ref_=tt_cl_t3" target="_blank">Kevin Costner</a>: Bu abimiz için de diyecek bir şey yok. Çocukluğumuzun kahramanı.<br>
<br>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9uplj7MNqPYawtdmdrxjtUtaQ9HC-Cy2KP64uMLnujEN0v19m5T_WDSd975cw5y9iv79ffCQ5ZJeJ28fL_RQvRgHepkeo5HgO3CssEio8Xdl3gOvOdwJFb-FUT4N77MKulIVwIQ/s1600/kenneth.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9uplj7MNqPYawtdmdrxjtUtaQ9HC-Cy2KP64uMLnujEN0v19m5T_WDSd975cw5y9iv79ffCQ5ZJeJ28fL_RQvRgHepkeo5HgO3CssEio8Xdl3gOvOdwJFb-FUT4N77MKulIVwIQ/s1600/kenneth.jpg" height="320" width="222"></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Şu tipe bakın canım ya hem de Sir... Kaynak: IMDB.com</td></tr>
</tbody></table>
<br>
Şimdi filmin olayı şu: <b>Tom Clancy</b> diye bir yazar vardır, bilen bilir. (Bilmeyenler için şuraya bir İlber Ortaylı Kepsi koyardım da sizi rencide etmek istemiyorum) Bazılarında Amerikan faşisti görülebilen bir yazar. Daha önce Jack Ryan karakterini Alec Baldwin, Harrison Ford, Ben Affleck oynamış. Yani Tom Clancy romanları özellikle Jack, bol bol sinemaya uyarlanıyor. Şimdi malum, Amerika'nın pek çok düşmanı vardır, en çok da Rusya üzer bu müthiş insanları. Bu konuda bol bol film var zaten.<b> Bir tane daha yapmanın ne gereği var?</b> Jack Ryan filmlerinden en çok tanınanı Ben Affleck'li <a href="http://www.imdb.com/title/tt0164184/?ref_=nm_flmg_act_22" target="_blank">Sum of All Fears</a> sanırım, Morgan Freeman da vardı bunda. Yeni film hemen unutulacaktır diye düşünüyorum.<br>
<br>
<b>Filmin TEK güzel yanı Kenneth Branagh.</b> Altını tamamen Rus milliyetçiliği ile doldurmaya çalıştıkları bir karizmatik düşman yaratmışlar. Çok iyi diyemem ama oyuncu süper olunca insan izlemeden duramıyor...<br>
<br>
Filmi ilginçleştirmek için son zamanların yeni düşmanı teknoloji ve Ekonomik Tetikçi'lik olayını bulmuşlar. Malum <b>Bir Ekonomik Tetikçi'nin İtirafları </b>çok satan bir kitaptı.<br>
<br>
Filmde bir iki heyecanlı sahne var ama sonu belli bir ajanlık sizi ne kadar tatmin eder bilmiyorum. Fena film değil ama izleyip unutuluyor. Bu devirde sinema bu kadar pahalıyken size öneremem, ayıp etmiş olurum...<br><br>Size sevimlilik olsun diye kendi fotoğrafımı koyuyorum:<br>
<br><br><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIVeVFiKt8RoUfe-4ACYUNtisRqT5swEP7aNl1-Dje5ftTkDhApufFTtAye6_WgX4MHGPsaP3A5tjB7Yrppy8EfcgSRLAf4CMdV8GqX5ctAfe3TL4dlELY1rz4DBqFSSOjd40ipA/s640/blogger-image--630372954.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIVeVFiKt8RoUfe-4ACYUNtisRqT5swEP7aNl1-Dje5ftTkDhApufFTtAye6_WgX4MHGPsaP3A5tjB7Yrppy8EfcgSRLAf4CMdV8GqX5ctAfe3TL4dlELY1rz4DBqFSSOjd40ipA/s640/blogger-image--630372954.jpg"></a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-4775143579455917682014-01-25T18:18:00.000+02:002014-01-25T18:25:59.041+02:00Kitap: Anne Frank'ın Hatıra DefteriAnne Frank'ın Hatıra Defteri'ni bilmeyen yoktur diye düşünüyordum ancak geçenlerde -isim verip rencide etmek istemiyorum ama- 19 yaşında bir arkadaş ilk kez duymuş gibi yaklaşınca... Bu yazıyı yazayım dedim...
<br>
<br>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN71OGUWCv0ump3mthxeWn0EkKbe4TyVzFSOCc9z34zjXI9EH6WJqfz57w_fonEJ6UUgsOcS9IZ6Kza_t8b9bhHSOQ4lO6UaMO_PvQCX4GvsK9aVCBdXRl_fhO9G6JC8km1PnuGA/s1600/anne_frank.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN71OGUWCv0ump3mthxeWn0EkKbe4TyVzFSOCc9z34zjXI9EH6WJqfz57w_fonEJ6UUgsOcS9IZ6Kza_t8b9bhHSOQ4lO6UaMO_PvQCX4GvsK9aVCBdXRl_fhO9G6JC8km1PnuGA/s1600/anne_frank.jpg" height="200" width="320"></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Soykırım denilince aklınıza bu gözler ve gülümseme gelsin.</td></tr>
</tbody></table>
<br>
<br>
<div style="text-align: justify;">
Anne Frank Yahudi bir kız. Soykırımın sembollerinden biri. Hatıra defterini tuttuğu yıllar arasında Hollanda Amsterdam'da bir evde ailesiyle gizleniyor. Gizlendiği sürece tuttuğu anı defteri, yakalanıp kampa gönderilmesinden ve hayatını kaybetmesinden sonra yayımlanıyor. Aileden hayatta kalan tek kişi olan babası Otto, bazı kısımları gizleyerek bastırmış. Sonraki baskılarda ise bu farklar ortadan kaldırılmış, her yazdığı kitaba eklenmiş. İçinde fotoğraflar vs. de bulunuyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu hatıralar <b>neden önemli</b> derseniz, Anne bu defteri tutarken<b> 13 yaşında</b>. Bu yaşta bir genç kızın gözünden olanları izlemek hem daha ağır hem de daha gerçek bir sunum olmasını sağlıyor.
İngilizce öğrenim görenler Anne Frank'ın sadeleştirilmiş defterini belki de lisede okumuşlardır. Bendeki de İngilizce kopya, Nook ile okudum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br></div>
<div style="text-align: justify;">
Anne Frank'ın anne babası, kız kardeşi ve bir diğer aileyle birlikte gizlendiği ev şu an müze. Amsterdam'daki müzenin web sitesi http://www.annefrank.org/ adresinde. Ben de ziyaret etmeyi planlıyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanı en çok yaralayan, başlarda "ergen işte" dediğiniz küçük kızın, gizlendiği yerde tuttuğu defterin sadeliği. O küçücük alanda, gerginlikle ve maddi manevi zorluklarla saklanıyorsunuz, üstelik yanınızda başka bir aile de var, üstelik ergenlikte bir genç kızsınız. Düşünsenize? Ben o yaşta tuttuğum günlükleri hatırlıyorum, hoşlandığı çocuğu "en büyük aşkı olarak" yazmalar, cinselliği merak etmeler, anneden nefret etmeler, yapayalnız hissetmeler... Bunların yanında güçlü kalmak ve gizlenmek zorundalar, yakalanırlarsa veya yiyecek kaynakları biterse öleceklerini bilerek. Savaşmak için ve oyalanmak için çeşitli yolları var, ödev yapıyor, oyunlar oynuyor, doğumgünlerinde hediyeleşiyorlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br></div>
<div style="text-align: justify;">
Anne Frank'ın defterinin zaman zaman sansürlendiğini okumak beni çok şaşırtmıştı. Babası bazı kısımları, Anne'nin sinirle yazdığı, diğer aileleri incitebilecek kısımları ilk baskılara koydurmamış. Bunun yanında tam da o yaşta bir kıza uygun çok masumane cinsellikle ilgili anotomik meraklarını "pornografik" gerekçesiyle dönem dönem bazı ülkeler sansürlemekte. Bu da ayrı bir komedi. Yazılanlar Anne'in regl olma heyecanı, cinselliğinin uyandığını farketmesi, erkek cinsel organının adını bile bilmemesi, kendi cinsel organını ise "kıllardan dolayı pek görememesi" gibi insanı güldüren şeyler...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br></div>
<div style="text-align: justify;">
Böyle böyle yer yer gülerek bir ergenin hatıra defterini okuyup, sonrasında, birisinin ifşası nedeniyle evin basıldığını ve tüm ailenin çeşitli toplama kamplarına götürüldüğünü bilmek, Anne ve kız kardeşinin savaşın bitmesine tam da haftalar kala toplama kampında tifodan ölmesi yüzümüze tokat gibi çarpıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHPa5vB-L-hxes7i2iLIEXzGrTamjmyC8VcfzEGyJC61P6tFb5G5n-ObYJLkiGiLrvhqZMxItHvaqgCNiv60Z68wXpUF6dWmERhvvyysOAaM_v1d41OAko4ro0-5v8KeJh6vp3Aw/s1600/anne_masa.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHPa5vB-L-hxes7i2iLIEXzGrTamjmyC8VcfzEGyJC61P6tFb5G5n-ObYJLkiGiLrvhqZMxItHvaqgCNiv60Z68wXpUF6dWmERhvvyysOAaM_v1d41OAko4ro0-5v8KeJh6vp3Aw/s1600/anne_masa.jpg" height="238" width="320"></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Masa ve meşhur günlük: Kırmızı Defter.<br>http://www.annefrank.org/en/Anne-Frank/A-diary-as-a-best-friend/</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
Yıllardır en çok satılan/okunan kitaplardan biri. Şiddet gösterisi olmadan soykırım saçmalığını okuyabilmenizi sağlıyor. Aynı isimle pek çok kez tiyatro ve sinemaya uyarlandı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br></div>
Filmlerini izleyebilirsiniz, ancak bizde en son Kristal Gece (Anne Frank'ın Hatıra Defteri) olarak oynanan tiyatro oyunu şu an gösterimde yok. Belki bir zaman yakalama fırsatı olur.<br>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="color: #be0000; font-family: Arial; font-size: x-small;"><br></span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="color: #be0000; font-family: Arial; font-size: x-small;"><br></span></b></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-31892377291047237632014-01-04T10:03:00.000+02:002014-01-04T10:03:59.226+02:00Kitap: Carol J. Adams - Etin Cinsel Politikası<div style="text-align: justify;">
<blockquote class="tr_bq">
Bu yazıyı taslaklarda unutmuşum, 2013 kasım'da okudum. Tavsiye ederim, sevgiler...</blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<br />
<div class="separator" style="clear: both;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdYznMYhYuopFG70-ys0SC7pFvnUX-k7AHIoOyOLNggpGyBdtOZ637czJEqFJHAC7Pl4lYA-qa6B7G0ZrY5MB7Y2RRwRJUV66FnMh1SIgGQGr0PHkOgXGdSBTDP7QPnKch-zyVDA/s640/blogger-image-1374770706.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdYznMYhYuopFG70-ys0SC7pFvnUX-k7AHIoOyOLNggpGyBdtOZ637czJEqFJHAC7Pl4lYA-qa6B7G0ZrY5MB7Y2RRwRJUV66FnMh1SIgGQGr0PHkOgXGdSBTDP7QPnKch-zyVDA/s640/blogger-image-1374770706.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bitiremediğim puzzle, kitaplara fon olmaya devam ediyor :)</td></tr>
</tbody></table>
<br /></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<br /></blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
Kadınlar (kitle olarak) kendilerini ezenlerle bir arada yaşayan tek ezilen topluluktur.</blockquote>
</div>
<div style="text-align: justify;">
Etin Cinsel Politikası... İddialı bir ismi var değil mi? Sosyal bilimler okuyanların üzerinde saatlerce konuşabileceği bir kitap. Carol J. Adams bu kitabı 1990'da yazmış, bana 90'lar çok yakın zaman gibi geliyor, sanırım çocukluğum bu döneme denk geldiğinden. Fakat düşününce 20 yıldan fazla olmuş, az değil bir kitap için! Daha yeni okuyabilmemiz fena bir durum. Ancak Ayrıntı Yayınları'nın bastığı ve Güray Tezcan ile Mehmet Emin Boyacıoğlu'nun çevirdiği kitap çok özenli, beklendiğine değmiş gibi. Daha baştan çevirmenlerin önsözüyle güven veriyor, sonrasında da dipnotlar ve parantez içlerindeki açıklamalarla doyuruyor. Kitabın başında hem Türkçe baskıya özel önsöz (pek rastlamadığımız bir şey), hem ilk baskıdaki önsöz hem de 10. yıl ve 20. yıl özel önsözleri var. Ayrıca bir de Nellie McKay'in Sunuşu var... Bunlarla birleşince 72. sayfadan önce kitaba başlamak mümkün değil. Kaynakça hariç 346 sayfa. Bu sayfa sayılarını neden yazdım? Çünkü kitap o kadar kolay okunan bir eser değil, ders kitabı gibi. (Hatta zaten ders kitabı olarak okutuluyor) Başlarda çok büyük bir hevesle okuyordum ancak son bölümlerde bu hevesim yerini "Bunları önceki bölümlerde okumadım mı?" veya "Eee? Nereye varacağız, yeter artık" gibi isyanlara bıraktı. Belki de <b>benim gibi roman okur gibi birkaç günde okumak yerine, bir araştırma kitabı, sav okuduğunuzu sindirerek, daha fazla düşünerek okumanız daha iyi olur</b>.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitabı okumadan önce, nelerle karşılaşacağınızı az çok anlamak için, Birikim Dergisi'nin 195. sayısındaki<a href="http://www.birikimdergisi.com/Birikim/dergiyazi.aspx?did=1&dsid=275&dyid=4238&yazi=Patriyarka,%20Kad%FDnlar%20ve%20Vejetaryenlik" target="_blank"> bu Carol Adams röportajını </a>okuyabilirsiniz. Bu ilginizi çektiyse, kitabı okumalısınız. Ufak bir tanıtım gibi, kitapta anlatılanlardan örnekler var. Ayrıca şu çarpıcı cümleyi de burada okudum: <i><b>Kadınların varoluşunun cinsel varlıklar olarak (ya da bazı feministlerin iddia ettiği gibi, tecavüz edilebilir varlıklar olarak) tanımlanması gibi, hayvanların varoluşu da et kaynağı olarak tanımlanıyor.</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>Bir diğer okuyabileceğiniz röportaj da çevirmenlerle yapılmış, <a href="http://birgun.net/haber/etin-erkeklikle-alakasi-var-7834.html" target="_blank">Birgün Gazetesi'nde.</a> Şimdi diyeceksiniz ki bunlar hep sol yayınlar... Basit bir açıklamayla, kurulu düzene karşı çıkanların solda durduğunu söyleyebiliriz herhalde?<br />
<br />
Aslında kitabı okuyalı birkaç hafta oldu. İlk bölümlerde büyük heyecanla okuyordum. Özellikle et yememenin yıllar önce gülünç bulunan bir şeyken, zamanla görece kabul görmesi, yani tarihçesi... Sonra kadınların hem dilde yerleşmiş kalıplarla aşağılanmasının, aynı zamanda hayvanlara da uygulanması... Hayvanlarla kadınların eşit, yani erkeğin tahakkümündeki varlıklar olarak betimlenmesi... (Kadınlara ve hayvanlara "mal" denilmesi örneğindeki gibi) Pek çok reklamda ve toplumun inanışlarında erkeğin görevinin et yemek olması ve etle kadının bir tutulması... Bunların hepsi çok güzel özetlenmiş.<br />
<br />
Düşününce, etraf bir sürü örnekle dolu! Vegan veya et yemeyen erkeklerin ilk olarak erkekliklerinin sorgulanması, kabul gören erkek tipi olan maço adamlardan olabilmek için sürekli et yemek gerekmesi...<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuOu8v_QsuJR817fbikShGRmCLDWAZHmSzTn8vn_gJsqJbkdQNYistn9DYDUsIlccN4gxnNPgq1UWVaU95jvwzsVr2VLC7MS-wsmVuTMYL9Ukt4KV4yc4xkoAj6aY60XwNwikg8g/s1600/sexist-arbys.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuOu8v_QsuJR817fbikShGRmCLDWAZHmSzTn8vn_gJsqJbkdQNYistn9DYDUsIlccN4gxnNPgq1UWVaU95jvwzsVr2VLC7MS-wsmVuTMYL9Ukt4KV4yc4xkoAj6aY60XwNwikg8g/s320/sexist-arbys.jpg" width="229" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">En çok verilen örneklerden biri, kitapta da mevcut. Arby's reklamı.</td></tr>
</tbody></table>
<span id="goog_349686337"></span><br />
<br />
Ancak son bölümlere geldiğimde çoğunu farkında olmadan yeniden ürettiğimiz bu söylemlerle ilgili abartılı görüşler olduğunu düşünmeye başladım. Ayrıca ortaya konulan çözümler yetersiz göründü, fazlasıyla "batı toplumuna uygun" ve adapte/tercüme geldi bu kısımlar.<br />
<br />
Altını çizdiğim pek çok kısım var ve kaynakçada "bunu da okusam "dediğim pek çok farklı kitap. Sıralamada ilk olarak <a href="http://www.kitapzen.com/peter-singer/hayvan-ozgurlesmesi.htm" target="_blank">Peter Singer - Hayvan Özgürleşmesi</a>'ni okumayı düşünüyorum. (Çok sevilen değil de, eleştirilenleri okumak daha ilginç geliyor)<br />
<br />
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-39627897103967548642014-01-01T16:54:00.002+02:002014-01-01T16:54:29.557+02:002013 Sonu Bilançoları: Kitaplar - Yarıda Kalanlar...<div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCjlftNzQOyZq5UpfLL9VcBXAcxQJT2aXIK0YYQRHPewjgSpc_k7fwrbKWRo8QUnby9MvT4s0OIKFDYmHNQsV1YhzS_196Ojd1MUc35d8AqXNYLq6Qd89t1fIsnXfX12Mam698fg/s640/blogger-image-1439502158.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCjlftNzQOyZq5UpfLL9VcBXAcxQJT2aXIK0YYQRHPewjgSpc_k7fwrbKWRo8QUnby9MvT4s0OIKFDYmHNQsV1YhzS_196Ojd1MUc35d8AqXNYLq6Qd89t1fIsnXfX12Mam698fg/s640/blogger-image-1439502158.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Okuyun yahu. </td></tr>
</tbody></table>
Kitaplar konusu pek sevimli değil bu yıl benim için. <a href="http://www.metiskitap.com/catalog/author/858">Daniel Pennac</a> - Roman Gibi'yi okudum. Burada Daniel Bey kitap okurları için maddeler sıralıyor, haklarımız var diyor...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1) Okumama hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
2) Sayfa atlama hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
3) Bir kitabı bitirmeme hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
4) Tekrar okuma hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
5) Canının istediğini okuma hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
6) "Bovarizm" hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
7) Canının istediği yerde okuma hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
8) Çöplenme hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
9) Yüksek sesle okuma hakkı.</div>
<div style="text-align: justify;">
10) Susma hakkı.</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Ben de buna uydum ve rahat bıraktım kendimi. Hayat kısa... Okumak istediğimiz çoook kitap var, hepsine yetişmek mümkün değil. Üstelik ben kitabı sevdiğim için okuyorum. Bu benim işim, görevim, ödevim değil. </div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
Hala yarıda bıraktım diyemiyorum, bir şekilde döner bitiririm herhalde ama... Şunlar elimde süründü:</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.ayrintiyayinlari.com.tr/edebiyat/mans-otesi" target="_blank">Julian Barnes - Manş Ötesi :</a> Öyküler var. Kendimi veremedim. Gitmedi. Ben de gidip en sondaki öyküyü okudum. O fena değildi. Başa döndüm, yine olmadı. Kaldı...</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.idefix.com/kitap/koku-patrick-suskind/tanim.asp?sid=JTOV0JHRPK1UJ6XPPEHR" target="_blank">Patrick Süskind- Parfüm</a> : Çok ünlü bir roman, herkes hayran, filmi de var vs. Hem pek uzun da değil. Olmadı, bir türlü ilerleyemiyorum.</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.idefix.com/kitap/istankoyalti-bodrum-selcuk-erez/tanim.asp?sid=UMX26S8P16WG1Q3OMX50" target="_blank">Selçuk Erez- İstanköyaltı Bodrum</a> : Bodrum'la ilgili kişilerin hoşuna gidebilir. Beni sarmadı. Eski hikayeler, tarihi anılar vs var, belki boş bir zamanımda dönerim... Yok yaaa... Dönmem. Zaten hediye olmasa hayatta başlamazdım hahaha.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.idefix.com/ekitap/nerede-ve-ne-icin-yasadim-henry-david-thoreau/tanim.asp?sid=BSL2CN0NNN8NJML4HEZ5" target="_blank">Henry David Thoreau- Nerede ve Ne için Yaşadım</a> : Bu kitabı Thoreau Amcanın Sivil İtaatsizlik konusundaki çabaları nedeniyle okumak istemiştim. Malum amcamız kendisini doğaya vermiş sivil itaatsizliğin "kitabını yazmış" vs. Düşünce adamı. Gördüğünüz gibi kitabı okumayı beceremediğimden konuyu bile özetleyemiyorum. 2014'e kaldı.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.idefix.com/kitap/enderin-oyunu-ender-serisi-1-kitap-orson-scott-card/tanim.asp?sid=PX70SJ4O3O4OG6E5WN5X" target="_blank">Orson Scott Card - Ender'in Oyunu</a> : Filmi gelmeden okuyayım dedim, hem de bilimkurgu, e-kitap olarak İngilizce okuyordum. Fakat militarizm, yazarın gıcık biri olması vs gibi romanın yazımı ve konusuyla çok ilgisiz konulara kafa yormaktan, kitabı okuyup bitiremedim. Filme de gidemedim zaten. Peh... 2014'e kaldı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="http://www.idefix.com/kitap/parfumun-dansi-tom-robbins/tanim.asp?sid=RQBEH3ZEFP5DG5CQ6HU6" target="_blank">Tom Robbins - Parfümün Dansı</a> : Bence bu kitap abartılmış. Hatta overrated demek istiyorum da, Türkçe katili beyaz yaka olmak istemiyorum. Aslında güzel ama Pan'ın olduğu kısımlar güzel. Gerisini anlamıyorum resmen. Felsefe vs demişsiniz, İsmail YK'nın bu konuda sözü var: Yoksa Ben Zurna Mıyım, Ha?! Siz felsefe anlıyorsunuz da ben zurna mıyım manasında... Bir ara bitiririm herhalde bu kitabı zorlanarak. Pan iyi de çevresi kötü.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.idefix.com/kitap/tuysuz-woody-allen/tanim.asp?sid=S6BPBND0Y2NE4OEX4JFR" target="_blank">Wood Allen - Tüysüz </a>: Bıktım Woody Amca'nın Amerikan Yahudisi komik olmayan yaşlı amca fıkralarından. İçindeki bazı öyküleri okumadan atladım, itiraf ediyorum.</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.idefix.com/kitap/kurgudan-da-garip-chuck-palahniuk/tanim.asp?sid=W3SCSO64QD5D7FTIAUPW" target="_blank">Chuck Palahniuk - Kurgudan da Garip </a>: Valla Chuck Palahniuk'tan da bıktım. Çok post modernsin, çok alternatifsin, her Kadıköy'ün puslu sokaklarında gezip Bomonti içen genç seni okur falan filan. Bıktım senden Chuck, yıkıl. Roman yaz, okurum, bu roman değil, kurgu değil, kurgudan da garip evet... Fena kitap değil belki ama fazla Chuck "overdose" yapıyor. İki yılda bir okumak yeterli kendisini.</div>
</div>
</div>
<br />Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-66042263650699835262013-12-31T21:33:00.000+02:002013-12-31T21:33:28.277+02:002013 Sonu Bilançoları: Filmler<div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIxbTUtwDRN5HjTya6JM9aEoJQaaxetE62IJTA6w_FsXFDXYDz0a3KDCb8_3ypheoDDtmculqfuOoT0l881em8_wsVaTCAkdSMM72tPUCQEYmoDV6Jwtt90F8ZwQLh7tJeY3SFGg/s640/blogger-image-1717957531.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="238" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIxbTUtwDRN5HjTya6JM9aEoJQaaxetE62IJTA6w_FsXFDXYDz0a3KDCb8_3ypheoDDtmculqfuOoT0l881em8_wsVaTCAkdSMM72tPUCQEYmoDV6Jwtt90F8ZwQLh7tJeY3SFGg/s320/blogger-image-1717957531.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Her zamanki gibi berbat fotoğraf özürlerimle... :-(</td></tr>
</tbody></table>
2013 bitiyor, bilançolar yayınlanıyor. Ben de sizlere bu yılki bilançolarımı sunayım.... Önce filmler: 52 Film izlerim demiştim. Olmamış. Ama tabii belgesel falan da izliyorum, onları saymadım... Ayrıca birkaç tane yarım bıraktığım/atlayarak izlediğim film oldu... Liste tarih sıralı. Bunların 16 tanesini sinemada izlemişim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1- Life Of Pi</div>
<div style="text-align: justify;">
2- Perks of Being a Wallflower</div>
<div style="text-align: justify;">
3- Silver Linings Playbook - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/01/film-silver-linings-playbook-perks-of.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
4- Bizim Büyük Çaresizliğimiz - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/02/film-bizim-buyuk-caresizligimiz.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
5- The Sessions</div>
<div style="text-align: justify;">
6- Safety Not Guaranteed </div>
<div style="text-align: justify;">
7- Zerre</div>
<div style="text-align: justify;">
8- Woody Allen: A Documentary -<a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/02/kitap-ve-film-woody-allen.html" target="_blank"> yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
9- Frances Ha</div>
<div style="text-align: justify;">
10- Kelebeğin Rüyası</div>
<div style="text-align: justify;">
11- Lizbon'a Gece Treni</div>
<div style="text-align: justify;">
12- Byzantium</div>
<div style="text-align: justify;">
13- Kaybedenler Kulübü</div>
<div style="text-align: justify;">
14- The Great Gatsby - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/05/film-muhtesem-gatsby-great-gatsby.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
15- Easy A</div>
<div style="text-align: justify;">
16- Friends with Benefits</div>
<div style="text-align: justify;">
17- Star Trek</div>
<div style="text-align: justify;">
18- On The Road</div>
<div style="text-align: justify;">
19- Star Trek: Into Darkness</div>
<div style="text-align: justify;">
22- Chasing Amy</div>
<div style="text-align: justify;">
23- Mr. Nobody</div>
<div style="text-align: justify;">
24- Happythankyoumoreplease</div>
<div style="text-align: justify;">
25- World War Z - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/07/film-dunya-savas-z-world-war-z.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
26- Bernie</div>
<div style="text-align: justify;">
27- Jobs</div>
<div style="text-align: justify;">
28- Wonderlust</div>
<div style="text-align: justify;">
29- the Good Night</div>
<div style="text-align: justify;">
30- You Instead</div>
<div style="text-align: justify;">
31- Coco Chanel</div>
<div style="text-align: justify;">
32- Before Midnight</div>
<div style="text-align: justify;">
33- He's not that into you</div>
<div style="text-align: justify;">
34- Adore (Perfect Mothers) - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/09/film-diana-ve-adore-naomi-watts.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
35- Diana - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/09/film-diana-ve-adore-naomi-watts.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
36- Seven Psychopaths</div>
<div style="text-align: justify;">
37- Thor</div>
<div style="text-align: justify;">
38- This is The End</div>
<div style="text-align: justify;">
39- The Virgin Suicides</div>
<div style="text-align: justify;">
40- The Hobbit: Unexpected Journey - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/12/film-hobbit-desolation-of-smaug.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
41- The Hobbit: The Desaloation of Smaug - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/12/film-hobbit-desolation-of-smaug.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
42- The World's End</div>
<div style="text-align: justify;">
43- Gravity</div>
<div style="text-align: justify;">
44- 47 Ronin - <a href="http://maledisant.blogspot.com/2013/12/film-47-ronin.html" target="_blank">yazısı burada</a></div>
<div style="text-align: justify;">
45- Agora</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tiyatroya da gittim: </div>
<div style="text-align: justify;">
Antonius & Kleopatra (iyi gibi)</div>
<div style="text-align: justify;">
Sherlock Holmes (eh)</div>
<div style="text-align: justify;">
Seninle Evlenir miyim? (berbat)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tiyatronun can çekişen bir sanat dalı olduğunu ve beni hiç tatmin etmediğini hatta beni resmen sinirlendirdiğini söylemek zorundayım. Yine de Antonius & Kleopatra'daki performansından sonra izlediğim Kleopatra belgeselinde zihnimde sürekli Zerrin Tekindor'u gördüm, o ayrı bir konu...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Frances Ha</b> bu yılın en iyi filmleri listelerine girdi, ben festivalde izlediğimden, yılın başlarında görmüştüm, çok sevmiştim. İlgili yazı olarak <a href="http://www.5harfliler.com/">5</a>harfliler'de bir yazı vardı ancak link veremedim, yazıyı tavsiye ederim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En büyük <span style="color: purple;">hayal kırıklıklarım </span><b>Diana</b>, <b>The</b> <b>Sessions</b>, <b>Mr</b>. <b>Nobody </b>(bu geçmiş yıllardan bir film), <b>This is The</b> <b>End </b>oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Lizbon'a Gece Treni, Frances Ha, Safety Not Guaranteed, Zerre, You Instead, Before Midnight, Adore izlemenizi<span style="color: purple;"> tavsiye edeceğim</span> filmler... (Her türden filmler var yani bu tavsiye listemde)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her hafta sinemaya gidebildiğim bir yıl geçirsem çok mutlu olurum, ancak ne yazık ki bu olamıyor ve sadece her hafta bilgisayarda da olsa "bir şeyler" izleyebiliyorum. Buna da şükür mü desek?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-73164980561466185162013-12-29T15:47:00.000+02:002013-12-29T15:47:21.622+02:00Film: 47 Ronin<div style="text-align: justify;">
Merhabaaaaa!!! 2013'ün son günlerinde sizlere coşkulu bir merhaba sunuyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Biliyoruz ki kış ayları sinemanın popülerliğinin arttığı zamanlardır. Aslında bence yazın sinemaya gitmek daha hoş, çünkü klimalı ortamda film izlemenin tadı bambaşka oluyor. Neyse, düşündüm de ben bu blog yazılarında fazla ılımlıyım. Genel olarak hayatta fazla ılımlıyım. Biraz içimdeki öfkeyi yansıtmaya çalışacağım 2014'te.</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://wac.450f.edgecastcdn.net/80450F/screencrush.com/files/2013/07/47-ronin-posters-featured.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="213" src="http://wac.450f.edgecastcdn.net/80450F/screencrush.com/files/2013/07/47-ronin-posters-featured.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Yazıklar olsun yanıltıcı poster...</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Buna film yorumlarımdan başlayacağım:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
47 Ronin çok salak bir film olmuş, oturun sıfır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne güzel başlangıç yaptım, değil mi? Aslında film fena başlamıyor ama sonra nasıl toparlayamamışlar bilemedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bu yazı için Google'dan 47 Ronin aradım aşağıdaki tabloyla karşılaştım. Komediye bakın:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4yAlJuylUl1qpCAkz8K3B0hXGhtcVyKg5E4EABuGylUOD4onf-ZKzP4ErkxRG5lq1hkoKFdOwWtJ3kqSCXZImpMyK5F-7SRD74LEPHQmByQ_988O7kHaAPtuIplesOQz9sAXNyg/s1600/47_ronin_google.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="102" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4yAlJuylUl1qpCAkz8K3B0hXGhtcVyKg5E4EABuGylUOD4onf-ZKzP4ErkxRG5lq1hkoKFdOwWtJ3kqSCXZImpMyK5F-7SRD74LEPHQmByQ_988O7kHaAPtuIplesOQz9sAXNyg/s320/47_ronin_google.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Romen Leyi kaç para merak ediyorsunuz, değil mi?</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi bu filmin yönetmeni <b>Carl Rinsch </b>diye bir abimiz. Kendisinin <b>IMDB </b>sayfasında görüyoruz ki pek bir film çekmemiş. Ama Holivud güvenmiş kendisine bu kadar büyük bütçeli filmi emanet etmişler. Saygı duyuyorum. Kariyerinde başarılar diliyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Keanu Reeves</b> ile ilgili pek bir duygum yoktur, fena adam değil, biraz boş bakıyor. Ama uzun saç sakal yakışmış hoş olmuş. Filmde acıklı bir aşk hikayesi de var, gönül telime dokundu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Uzun zamandır bu kadar 3 boyutun anlamsız kaldığı bir film izlememiştim. 2 boyutlu da izleyebilirdim. Gurur, onur, samuray demişler... 46 tane adam gururu için intikam almaya kalkıyor bizim Keanu kadın uğruna yollara düşüyor. Ayrıca Keanu'nun ikinci sınıf vatandaş olmayı kabullenmesi, non-stop zavallı boynu bükük mülteci olarak gezmesine rağmen "ben öldürme sanatına sırtımı döndüm çünkü coolumdur" tavrı içi boş ve komedi bir tavır. Bir diğer sıkıntı da ezilen halkların temsilcisi mülteci Keanu'yu sürkli itiyorlar ama işin sonunda cezalandırmaya gelince "sanki birinci sınıfmış gibi" cezalandırıyorlar. Adam gün yüzü görmüyor be? Bari imkansız aşkıyla tutkulu bir vuslat yaşasaydı diye film boyu bekledim filmin sonunda kızın elini tuttu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne dövüş sahnesinde iş var ne aşkında ne 3D'sinde iş var böyle film olmaz arkadaşlar. Ayrıca posterde yanıltma var. Posterde kurukafalı dövmeli korkunçlu adam fotoğrafı var, o adam 20 saniye göründü. Belki ben o adam için girdim filme?!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aslında 47 Ronin Japon tarihinde anlatılan bir olay. 1700'lerde geçiyor... İngilizce olarak <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Forty-seven_Ronin" target="_blank">Wiki'den </a>okuyabilirsiniz. Ronin; Lideri olmayan Samuray, başıboş savaşçı anlamında bir kelime. Bu konuda pek çok film vardı zaten. Ancak Keanu'nun uyarlamasında büyüler gerçekdışı olaylar da mevcut.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kısaca 47 Ronin efsanesine ilgimi bile çekemedi bu film. Bu konudaki başka filmleri izlemenizi tavsiye ederim. IMDB'de 6,8 almış. Eh işte der geçerim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-71891277489653289832013-12-15T15:20:00.002+02:002013-12-29T15:47:32.630+02:00Film: The Hobbit - The Desolation of Smaug<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidvtnzYpmU703Lv0YEBQh3xa3LfDjP8XVzwUFX1SFHIPBpiZD6aX-6bItSiAwLHbuhtxnaN2Px_jPI-70YlUCmURUAX35OOy2k8JoBh1ROj1Dmm0-lUks6oPJwClZmM4h-zPhltw/s1600/IMG_2727.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidvtnzYpmU703Lv0YEBQh3xa3LfDjP8XVzwUFX1SFHIPBpiZD6aX-6bItSiAwLHbuhtxnaN2Px_jPI-70YlUCmURUAX35OOy2k8JoBh1ROj1Dmm0-lUks6oPJwClZmM4h-zPhltw/s320/IMG_2727.JPG" width="240" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Merhaba. Sanırım bir alışveriş merkezi sinemasında 3D gözlük takmak ve fanstastik bir dünyaya adım atmak istiyorsunuz? Doğru adres The Hobbit...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj7-SEd0H1Nni9eqpbJ3z2yzrthWY543DBCKY32SkFIVBxe1EZgan2uagNGH7gBMIVKNEihYcee3ZIlYgQm2uaTrR-E6uI3xyXELM8YnJ4soizyOb-fTVulsoNXtaDS7H98Ce4xw/s1600/IMG_2730.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj7-SEd0H1Nni9eqpbJ3z2yzrthWY543DBCKY32SkFIVBxe1EZgan2uagNGH7gBMIVKNEihYcee3ZIlYgQm2uaTrR-E6uI3xyXELM8YnJ4soizyOb-fTVulsoNXtaDS7H98Ce4xw/s320/IMG_2730.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">İç kapaktaki harita.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
The Hobbit'le ilgili kendi anılarımı da anlatayım hemen. Bendeki kitap 1996 'da basılmış. Ben ortaokul'da okudum diye hatırlıyordum ama emin de olamıyorum şimdi, çünkü o yaşta ortaokulda değildim? Her neyse. Kitabı bana dedem hediye etmişti. 325 sayfalık görece kısa, 600.000 TL de fiyatı varmış 6 sıfır atılmamış hey gidi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Takdir edersiniz ki kitapla ilgili pek bir şey hatırlamıyorum. Filmi izlemeden önce kitabı tekrar okumaya da vaktim olmadı. Koskoca film eleştirmenleri, işi bu olanlar bile bu bahaneye sığınabiliyor da ben neden sığınamayayım, değil mi? Vaktim yok!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Filmin yönetmeni <a href="http://www.imdb.com/name/nm0001392/" target="_blank">Peter Jackson </a> daha önce Yüzüklerin Efendisi gibi kendi hayran kitlesini yaratmış, kitabın fanatiklerini bile memnun edebilmiş 3 filmlik seriye imza atmıştı. Peter Jackson ismini duyunca insan, Tolkien'in hikayesi emin ellerde, Hobbit'i güvenle izleyebilirim diyor ister istemez. Ancak salondan aynı hislerle ayrılamadım. Çünkü ne olursa olsun Hobbit bir <b>masal</b>. Masalları seven yetişkinler bile olsak, masalların aslında çocuklara hitap ettiklerini ve yazar Tolkien'in de aslında bu hikayeyi çocuklarına yazdığını unutmamak gerekiyor. The Hobbit<b> bir çocuk filmi değil</b>, tamam, zaten PG 13 demişler, ancak <b>çocuksu havası</b> nedeniyle seyirciyi tamamen tatmin etmesi de zor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk film The Hobbit: An Unexpected Journey, IMDB'de 8 puan almışken, şu an ikinci film Desolation of Smaug 8,7 puanda. İşte bu bence tamamen Tolkien fanatiklerinin abartması. Yüzüklerin Efendisi'nin bile puanları 8,7-8,9 aralığında... Hobbit bir Yüzüklerin Efendisi değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjesLWIK6qD7fFL93d-UIUaCGRJA0a6T_6ljiISaeDXyD6r45KFVlkdCkCPzwqHbh-J7LYItBn7OYQ8dchVSfpKV8bEU5LGwx9sLP9RjhGOBbTQ8KSO4vm7AaOdT64Ii0UYbwndBw/s1600/IMG_2728.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="" border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjesLWIK6qD7fFL93d-UIUaCGRJA0a6T_6ljiISaeDXyD6r45KFVlkdCkCPzwqHbh-J7LYItBn7OYQ8dchVSfpKV8bEU5LGwx9sLP9RjhGOBbTQ8KSO4vm7AaOdT64Ii0UYbwndBw/s320/IMG_2728.JPG" title="Kitaptan bir kısım..." width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kitaptan bir görüntü</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Beğenmeyeceğiniz, burun kıvırabileceğiniz pek çok ayrıntı da yeri yerinde. Özellikle <b>kitapta olmayan karakterler</b> eklenmesi, Legolas'ın Yüzüklerin Efendisi'nde yarattığı karizmanın bu filmde çok sönük kalması, müziğin eksikliği vs vs. Ancak çok beğenilecek oyuncular var, örneğin bir ejderha var ki seslendiren<b> Benedict Cumberbatch! </b>Macera, dövüş ve kovalama sahneleri de ilgi çekici. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Benim bu tür bir filmden, özellikle Tolkien gibi derin bir yazarın kitabından uyarlama bir filmden beklentim olan felsefe yanı eksik. Tamamen aksiyon, çok ufak sorgulama pırıltıları var onu da Yüzüklerin Efendisi'ni bilmeyen veya kitabı okumayan anlamaz. Bu nedenle bu dünyaya tamamen dalmak istiyorsanız, tabii eksik bırakmayın, Hobbit'leri izleyin. Ancak filmden "daha başka bir şeyler, bir derinlik mesela" bekliyorsanız... Vazgeçebilirsiniz. Filmden çıkınca artık beni Tolkien'in hayatıyla ilgili film haberinin daha çok heyecanlandırdığını farkettim. Yaşlandım demek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Filme sonradan eklenen kadın karakter</b> konusunu da düşündüm; malum, dünyamızdaki "kadına bakış" ilgi alanıma giriyor. Tolkien dönemin tavrına da uygun olarak kitabı tamamen bir erkek hikayesi olarak yazmış. Yüzüklerin Efendisi'ni okurken büyük bir umutla kadın karakter beklediğimi, uydurma isimlerden cinsiyetleri tahmin edemeyip sinirlendiğimi hatırlıyorum. Günümüz şartlarına uygun olarak kadın karakterler eklenmesi, filmi pazarlaması için ve benim gibi "kadın karakter hastası" insanlar için tabii iyi. Ancak ne yazık ki yine bu kadın karakter<b> derinlikten uzak</b>. İyileştirici büyü yapabilen bir hemşire, güzelliğine rağmen iyi dövüşen neredeyse mert (?) ve tabii ister istemez kendini bir aşk ilişkisinde veya üçgeninde bulan biri olabilir ancak. Bir kadın, hele bir kahramanlık ve macera filminde aşkın öznesi ve/veya hemşireden başka ne olabilir ki?! Erkek dünyasında böyle görülmesi acıklı bir gerçek. Yine de hiç yoktan iyidir diye sevinmeli mi bilemiyorum...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En sevdiğim karakter Bard oldu, sonrasında Smaug (Ejderhamız)... Yani Lost'daki Kate olarak tanıdığımız Evangeline Lily'nin filmdeki yegane kadın karakter olarak, üstelik savaşçı bir elf olmasına rağmen, beni hiç etkileyememesi onların ayıbı!!!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://wpc.556e.edgecastcdn.net/80556E/img.news/NEpzuj4j4dHEsr_1_7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://wpc.556e.edgecastcdn.net/80556E/img.news/NEpzuj4j4dHEsr_1_7.jpg" width="219" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bu elf arkadaşların kafalarındaki tac bile zarif ve doğa dostu ^_^ Poster <a href="http://www.movieweb.com/">http://www.movieweb.com</a>'dan.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazıya ara verdiğimde Hobbit'i tekrar okumaya başladım. Kitabı okumak bana tanıdık bir dostla konuşma hissi veriyor, yüzümde gülümseme. Hatırlamıyorum yazılanları ancak o bildik havası çok hoş.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://wpc.556e.edgecastcdn.net/80556E/img.news/NEpzuj4j4dHEsr_1_6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://wpc.556e.edgecastcdn.net/80556E/img.news/NEpzuj4j4dHEsr_1_6.jpg" width="219" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Diğer karakterlerin posterleri için :<a href="http://www.movieweb.com/">http://www.movieweb.com</a> 'a bakabilirsiniz. Bu karakter Bard.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-50739657603474069682013-11-14T12:51:00.000+02:002013-11-14T12:51:11.358+02:00Kitap : L. J. Smith - Vampire Diaries (Vampir Günlükleri)<div style="text-align: justify;">
Son zamanlardaki “vampir çılgınlığını irdeleyelim” ve “Bizim zamanımızda Buffy The Vampire Slayer ve Vampirle Görüşme vardı nostaljisi”ni bir kenara bırakıyorum. Konuya giriyorum: Vampire Diaries’in ilk 3 kitabını okudum. Dizinin ise yalnızca ilk bölümünü izledim. Ben İngilizce E-Kitap olarak okudum ancak Türkçe’de Artemis yayımlamış. Popüler gençlik kitapları. Her kitap yarım gün-bir günde bitiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
(İngilizce kitap okumaya çekinenlere, alıştırma olsun diye okumaya çalışanlara tavsiye ederim, basit bir dili var)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Seri ilk olarak 1991’de yayımlanmış. Her zamanki gibi geç yakalıyoruz mevzuyu. Twilight'tan iyi olduğunu söyleyebilirim. Ancak edebi şaheser zaten değil ve beklentiniz yalnızca iyi vakit geçirmek olmalı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>1- Vampire Diaries: The Awakening: </strong>Bu kitapta karakterlerle tanışıyoruz. Elena isimli güzel ve soğuk bir kızımız, Stefan isimli de Floransa’lı bir vampirimiz var. Kitabı okurken Floransa’daydım benim için pek manidar oldu. Gerçi Floransa’dan hiç bahsedilmiyor. Herneyse... Aşk, gizemli olaylar, vampirler derken olaylar gelişiyor. Stefan’ın erkek kardeşi Damon da işin içine girince ortam şenleniyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>2- Vampire Diaries: The Struggle: </strong>Bu kitapta Elena ve Stafan’ın aşkı tam gaz devam ederken kasabada çeşitli tuhaf olaylar oluyor ve işler iyice karışıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>3- Vampire Diaries: The Fury: </strong>Son kitapta şaşırtıcı birkaç manevra ile heyecan arttırılıyor, kötü karakter olarak tanıdığımız bazı isimler temize çıkarken, büyük düşmanın kim olduğu ortaya çıkıyor. Kitap çok bilindik formüller üzerinden gidiyor, dili ağır değil, konular şaşırtıcı değil. Bunlara rağmen okuması sıkıcı diyemem. Kısa sürede okunuyor, benzerlerine göre daha gerçekçi ve ayakları yere basan bir konusu var. Bir de en hoşuma giden şey yanlış anlaşılmalardan beslenmemiş. Hani kız birisinin kulağına bir şey fısıldar ve sevgilisi uzaktan görüp öpüşüyorlar sanır ve 500 sayfa boyunca bu yüzden nedensizce küs kalırlar... EN NEFRET ETTİĞİM FORMÜL. Filmlerde bu olduğunda kalbim sıkışıyor çarpıntım başlıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dizinin henüz yalnızca ilk bölümünü izledim. Şu an 5. Sezon devam ediyor ve bu durumda 96 bölüm daha izlemem gerekiyor ki güncele yetişebileyim. Tabii böyle bir şey yapıp yapmayacağımı henüz bilemiyoruz. Ama yapabilirim. Çünkü Amerikan liseli gençliğini anlatan güzel kadın ve yakışıklı adamların yer aldığı fonunda rock müzik çalan dizileri izlemek benim için bir yaşam biçimi... Dizi kitaptan baya farklı, ana konuyu alıp değiştirmişler. Karakterler ekleyip çıkarmışlar vs. İlk dikkatimi çeken biraz daha cesurlaştırılması oldu. Örneğin uyuşturucu, cinsellik gibi konuların adı geçti. Kitap gençlik kitabı olduğundan bunlara değinmiyordu. (Dizi de gençlik dizisi ama 1991’den bu yana gençler raylarından çıkmış demek?) Ayrıca kitaptaki kızıl saçlı arkadaşımız dizide siyahi. Hala “Beyaz dizisi/siyahi dizisi” ayrımının yaşandığını gözlemlediğimiz için önemli bir rolde siyahi bacımızı görmek beni memnun etti. Gerçi kitapta bu karakter kızıldı ve ben kızıl saçlı insanları çok severim ayrıca Buffy severler de bilirler ki cadı/telepatik dediğin kızıl saçlı kız olur?!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dizinin başrollerindeki güzel insanların aşk hayatları, Elena'yı oynayan kızın güzelliği ve giydiği giysiler vs de ilgi alanıma giriyor fakat buraya yazacak kadar bilgili değilim. Zaten bunları bir sürü fotoğrafla açıklamak gerekir, onunla da uğraşmak pek istemiyorum şu an. :-( Özürlerimle, sevgiler...</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-9481690385417589122013-11-14T11:33:00.001+02:002013-11-17T13:09:42.226+02:00Kitap: Veganizm: Ahlakı, Siyaseti ve Mücadelesi - Z. Kalkandelen & C. Başkent<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjdGboEgrvU7bRK7I2I12gI8JeE2kwjSrcb5u4o0w5l6hOjoDIdWXu2dbu3HvpTIaVxiG1YjqKgkehyWQn8K7NDBqAbXs062eJGnxtTlc7AVvb7I5R991DbVvxq0WiJmq3r3IruA/s1600/vegan.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" closure_lm_548761="null" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjdGboEgrvU7bRK7I2I12gI8JeE2kwjSrcb5u4o0w5l6hOjoDIdWXu2dbu3HvpTIaVxiG1YjqKgkehyWQn8K7NDBqAbXs062eJGnxtTlc7AVvb7I5R991DbVvxq0WiJmq3r3IruA/s320/vegan.jpg" width="228" zsa="true" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Zülâl Kalkandelen ve Can Başkent'in bu kitabı bir söyleşi. İlk zamanlar bedel ödemeden e-kitap olarak bilgisayarınıza kaydedip okuyabiliyordunuz, ben de öyle yapmıştım. Ancak şimdi <a href="http://propagandayayinlari.net/vegan.html">Link'e </a>gittiğimde 5 TL olduğunu gördüm. Böyle bir çabayı desteklemek için 5 TL'yi vermek gayet uygun diye düşünüyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Zülâl Kalkandelen'i çeşitli gazetelerdeki müzik yazılarından biliyordum, ayrıca twitterda takip ediyorum. İşin ilginç yanı, Zülâl Hanım'ı takip etmeme rağmen, çoğunlukla fikirlerine katılmıyorum. Özellikle kendisini takip edenlerle girebildiği tartışmalarda verdiği cevaplar hoşuma gitmiyor. Twitter'da çoğunlukla "dalga geçme" üzerinden yürüyen ve betonlaşmış her değere saldıran bir espri anlayışı var, gelen yorumları bu bağlamda değerlendiremeyip, büyük bir sinir ve ciddiyetle cevap veriyor. Bu da takip ettiğim bir twitter hesabında kesinlikle aramadığım özelliklerden! (Ancak "ben bu insanlarla uğraşmak zorunda değilim" derse o da kendince haklı olacaktır, bir şey diyemem) Siyasi konularda yazdıklarının da çoğu bana uymuyor. Fakat müzik/konser eleştirilerini güvenilir bulduğumdan takibe devam ediyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Vegan değilim, vegan birkaç kişiyle yeni tanıştım. Bu da yine Twitter sayesinde oldu. Vegan olabileceğimi de sanmıyorum. Bundan önce <a href="http://maledisant.blogspot.com/2012/11/kitap-jonathan-safran-foer-hayvan-yemek.html">Jonathan Safran Foer'ın "Hayvan Yemek" </a>kitabını okurken endüstriyel hayvan yetiştiriciliği, sağlıksız şartlar ve vicdan konusu ilgimi çekmişti. Vegan/vejetaryen beslenmeye ilgim sağlıklı beslenme ve endüstriyel hayvancılık konularının ötesinde değil aslında. Bu nedenle bu kitabın hedef kitlesine az çok uygun olduğumu düşündüm: Vegan değilim ancak konuyla ilgiliyim. Bilgisiz(d)im. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Söyleşiye geleyim: 3 Bölümden oluşuyor: <b>Beslenme ve Sağlık, Politika ve Ekonomi, Ahlak ve Etik.</b> Kitabı ilgiyle okudum fakat ne yazık ki tam da beklediğimi vermedi. Özellikle sonlara doğru vegan olmayanları ötekileştiren bir söylem var. Üstten bakıyor, ukala bir tavır var. <em>"Vegan dediğin solcu olur"</em> gibi bir bakış açısı var ki zaten insanların veganlarla dalga geçme nedenleri bu tür söylemler... Twitter kullananlar farkındadır belki, twitterda "troll" diye tabir edilen kişiler vardır, anonim hesap kullanarak her şeyle alay etme eğilimindeler. Birkaç tane böyle hesabı olan arkadaşım var ve benle sürekli "vegan solcu" diye dalga geçiyorlar. Bu konularda okuyorum, duyarlı ve bilinçli olmaya çalışıyorum diye... Bazen kızıyorum fakat çoğunlukla gülüyorum. Çünkü birilerine hakaret olarak "vegan solcu tavırların var" demelerinin nedeni tam da bu üstten bakış ve sürekli duyarlı olduğunu iddia etmek. Neyle alay ettiklerini biliyorum ve ben de bu hataya düşmemeye çalışıyorum. Durmaksızın "toplumu bilinçlendirmek için" yaşıyor gibi görünüp, "en doğru benim söylediğim" derseniz, gülünç duruma düşersiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir diğer tartışma konusu tabii, "ülkede bu kadar sorun varken mevzu veganlık mı olmalı?" Evet gündemde birinci sırada olması mantıklı olmayabilir ancak sağlıklı beslenmeye çalışırken, organik tarım/tavuk yetiştiriciliği gibi hepimizi yakından ilgilendiren konular gündemdeyken, bu da ilgilenilmesi gereken bir sorun. Örneğin yiyecek etiketlerine vegan beslenmeye uygun olup olmadığının yazılması gibi ufak adımlar bile çokça değişikliğe neden olabilecek. Çalıştığım şirkette yemekhanede vejetaryen yemek menüsü bulunuyor, fakat herkes bu kadar şanslı değil. Hiçbir lokantada yiyecek içeriğiyle ilgili sağlıklı bilgi almak mümkün değil. (Belki çok pahalı ve havalı olanlarda bu şans vardır) Bizden farklı insanlara saygı gösterme konusu bu gibi konularda öne çıkıyor bence. Alerjisi olanlar, bazı besinlere intoleransı olanlar, veganlar, üreticilerin unutmaması gereken kişiler. Bilinçlendirme adımlarını da sayıca oldukça az olan veganlar atmak zorunda kalıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitabın yazarlarıyla ayrıldığım nokta benim zaten duyarsız ve saldırıya hazır bir toplumda yaşadığımızın farkında olmam sanırım. Çünkü vegan olmak gibi ahlaki, dini, biyolojik pek çok boyutu olan ciddi bir konuda dönüp "Vegan olmuyorsunuz çünkü gerçeklerin farkında bile değilsiniz... Cahiller" gibi bir tavır sergilemek inanılmaz antipatik. Kitapla ilgili <a href="http://www.bianet.org/biamag/yasam/150821-sadece-hayvansal-gida-tuketmemek-degil?bia_source=rss">Bianet'te bir yazı çıktı</a>, benim de dikkatimi çeken ve hatta okurken beni sinirlendiren "üstten bakış ve ukala tavır"dan da bahsedilmişti. Can Başkent yazıya saygılı bir cevap verdi, Twitter'da görüp okudum. Yazılanları dikkate alacaklarını söylemiş ve yazıdaki bazı bilgi eksikleri/hatalarını düzeltmiş. Bu nedenle bu hataya düşme nedenlerinin kitabın söyleşi şeklinde olması olabilir diye düşünüyorum. Arkadaşça sohbet ederken keskin laflar etmekte bir sorun yoktur ancak kitap olarak hazırlarken biraz da olsa politik doğrucu olmakta fayda var. Politik doğruculuğu tavır olarak hatalı bulanlar da olduğunu biliyorum evet. Ancak insanları veganlıkla ilgili bilinçlendirmeye çalışırken dönüp benim gibi konuyla ilgili ancak bazı nedenlerle vegan olmayan insanları aşağılamak hedefledikleri insanları da kaçırmalarına neden oluyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Özellikle ilk bölümlerde güzel tartışmalar ve fikir yürütmeler var, insanın düştüğü ikilemler, sağlık B12 vitamini ve protein eksikliği iddiaları gibi. Ahlak & Etik kısmına geldiklerindeyse yazarların üstüne basa basa sürekli Marxist ve solcu olduğunu söylemeleri başlıyor. Burda üstten bakış devreye giriyor. (Yoksa bir konuyu Marxist bir kişinin bu açıdan ele alması zaten mantıklı) Dünyadaki solcuların genelde vegan olduğunu veya en azından siyasi toplantılarında vejetaryen mutfak hazırladıklarını, Türkiye'deki solcuların ise hem kadına hem hayvana bakışının sakat olduğunu söylemişler. Buraya kadar güzel, fakat sonraki cümlede "ben bu adamları ciddiye bile almam, solcu saymam" demeleri hafif tabiriyle insanı <i>biraz </i>sinirlendiriyor. Katılmadığımdan da değil, mevzu bizim devrimci geleneğin daha emekleme aşamasında olması. Daha kadın hakları için mücadele ediyoruz. Daha kürtaj hakkımız için bile oturup beyfendileri ikna etmek zorunda kalıyoruz. Daha kadın haklarını bile bizim için ve neredeyse bize rağmen savunan adamlar var ortada, iki dakika susmuyorlar ki kadın konuşsun. Solcuların çok "bilinçli ve düzgün" insanlar olduğunu varsaymak hayalperestlik çünkü hepimiz bu toplumun çocuklarıyız. Can Bey ve Zülâl Hanım öyle bir tablo çiziyorlar ki memlekette solcu kalmıyor. Yaklaşık 10 kişiyle devam edecek Türkiye solu... Hem vegan hem kadına saygılı hem Marx bilen hem şu hem bu. Üst insan hayali çoğumuzda var anlaşılan. Sadece çorbasını satmak için "içinde valla et suyu yok" diyen, sonraki müşteriye ise "çorbamız et sulu" diyebilen cahil lokantacıyı aşağılamakla bir yere varmamız mümkün değil ki? Türkiye gerçeği bu, insanların ilk hedefi para kazanmak ve karnını doyurmak, ahlaki ve insani kaygılarımız çok sonra geliyor doğal olarak. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kısaca Türkçe'de böyle kısa, anlaşılır, bilgi veren bir kitap olması güzel. Beğenmediğim kısımlar da benim çok bilmişliğimden olabilir, sonuçta "bilgisizim" desem de çoğu kişiye göre veganizm hakkında daha fazla şey biliyorumdur. Ayrıca beğenmeyelim ki tartışma olsun, ilerleme olsun. İlk olduğu için sıkıntılı noktaları olabilir ve fazla kişiye ulaşamayabilir. Önyargıları yıkmakta bir adım olacaktır. Zamanla bu tür daha çok kitap/yayın olur umarım. 1 Kasım Dünya Vegan Günü'nü de 13 gün gecikmeli olarak kutlamış olayım. </div>
Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-68939060603595990692013-10-24T16:19:00.001+03:002013-10-24T16:20:01.566+03:00Kitap: Emma Donoghue - Oda (Room)<div style="text-align: justify;">
Uzun zamandır yazamıyorum zaten uzun zamandır her şey çok karışık geliyor. Hayat çok hızlı akıyor gerçekten. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;"><div class="separator" style="clear: both;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhk8dIhzwgUlpJO3wOC1v8wvWTVbZKntQ8N4pegGvZFULV6ltTMf1hNDbZf_TNc2iUato7ewHEGBdmKYV1ZyOg_SASGLklcBdHe7F6O6JmdOwTeGWuPGOjTM7Ti8ZSQ1Vz00escRg/s640/blogger-image-1082754080.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhk8dIhzwgUlpJO3wOC1v8wvWTVbZKntQ8N4pegGvZFULV6ltTMf1hNDbZf_TNc2iUato7ewHEGBdmKYV1ZyOg_SASGLklcBdHe7F6O6JmdOwTeGWuPGOjTM7Ti8ZSQ1Vz00escRg/s640/blogger-image-1082754080.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bu da benim Nook ve kitabın kopyası. Türkçe kitabın kapağı çok daha güzel olmuş...</td></tr>
</tbody></table>
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Bayram tatilinde bavulda kitapların yer kaplamaması için yanıma Nook'u aldım. Böylece e-kitap okuma şansım oldu. İngilizce okumam gerekti, e-kitap okuyucumdaki kitapların çoğu İngilizce. Ben de yollarda kafamı yormayacak ve dili beni zorlamayacak kitapları seçtim. Bunların ilki Emma Donoghue - Oda'ydı. Oda </span><a href="http://www.dogankitap.com.tr/kitap/Oda-1450" style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Doğan Kitap </a><span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">tarafından basılmıştı ve geçen yıl (2012) pek çok blogta hakkındaki yorumları okumuştuk. Aslında kitap 2010-2011 yıllarında baya popüler olmuş, New York Times bestseller, <b>Man Booker Ödülü adayı</b>ymış biz de -neredeyse- tüm dünyayla birlikte okuyabilmişiz. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Emma Donoghue bu kitabı yazarken </span><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Fritzl_case" style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Fritzl </a><span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Olayı'ndan etkilenmiş. Hatırlar mısınız bilmem, 2008'de Avusturya'ya Josef Fritzl isimli kişinin öz kızını yıllarca hapsettiği, kızın doğurduğu çocuklarla birlikte durmadan tecavüz ve şiddete maruz kalarak hücrede uzun yıllar geçirdiği ortaya çıkmıştı. Kitapta da benzeri bir hikaye var, yalnız burada ensest söz konusu değil. Bu da kitabın çok da "kalp parçalamadan" okunabilmesini sağlıyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">İlk bölümlerde 5 yaşındaki Jack ve annesini izliyoruz, olayların hepsi Jack'in gözünden anlatılıyor. Bu nedenle aslında kan dondurabilecek detaylar, Jack'in "olayları tam anlayamayışı" ve saflığı sayesinde kolayca okunuyor. İlerleyen bölümlerde Jack ve annesinin tam olarak nasıl bir süreç yaşadıklarını anlamaya başlıyoruz. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Merakla okuduğum bir kitap oldu. Bir çocuk gözünden anlatıldığından, İngilizcesi de beni zorlamadı. Başlarda "Hep böyle acıklı ve tek mekanda geçen bir öykü mü okuyacağım?" diye düşünürken, ortalarda "Daha ne olabilir, nasıl sonlanacak?" diye sordum kendime. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Kitabı okuduktan sonra <b>wikipedia</b>'da bu tip olaylara baktım. Bakmaz olaydım, görmez olaydım. Zaten duyuyoruz, okuyoruz ancak böyle olayların çokça yaşanmış olması gerçekten insanı yaralıyor. Kendi çocuklarını hapsedenler olduğu gibi, kaçırdığı kadınları/kız çocuklarını hapseden adamlar da var. Çoğunlukla Avrupa ve ABD'deki olayları yazmışlar, ancak bizim ülkemizde de benzeri 3. sayfa haberlerine aşinayız. Bizdekiler genelde "zeka geriliği olan kızı bodruma zincirleme" şeklinde gerçekleşiyor, gelişmiş ülkelerdeki sapıklar ise fikri geliştirip oldukça teknolojik çözümlerle kaçırdıkları kişileri yıllarca etraftan saklamayı başarmışlar(!) </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Sevimsiz konu, ortalama üzeri bir okuma deneyimi. </span></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-78456000382479784452013-09-25T11:30:00.000+03:002013-09-25T11:30:09.628+03:00Film: Diana ve Adore - Naomi Watts<div style="text-align: justify;">
Arkadaşlar Naomi Watts güzel ve yetenekli bir hanım. "Biliyoruz" dediğinizi duyar gibiyim.</div>
<div style="text-align: justify;">
Şu an kendisini Diana rolüyle izlemeniz mümkün... Ben sizler için izledim: Boşuna para vermenizi engellemek istedim. Tanrı torrenti kutsasın.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu sert girişin ardından, son günlerdeki Naomi Watts mevzularına bakalım:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk film <strong><a href="http://www.imdb.com/title/tt2103267/?ref_=nm_flmg_wr_2" target="_blank">Adore </a>- </strong>IMDB Notu 6.1</div>
<div style="text-align: justify;">
Adore'de yalnızca Naomi yok, bir de <strong>Robin Wright</strong> var. Ayrıca ismini bilmediğim yakışıklı iki genç adam var. Film daha önce festivalde gösterilmişti, ben kaçırmıştım. <strong>Doris Lessing</strong>'in öyküsünden uyarlama -ki bu bilgiyi duyunca filmin adını acı içinde haykırdım haliyle- filmde <em>çocukluk arkadaşı iki kadın, birbirlerinin oğullarına aşık oluyor.</em> Sahilde, deniz kenarında, Avustralya'nın güzelliğinde geçen filmi izlerken insan "hayat yaa... valla normal, olur böyle şeyler yani. neden olmasın? aşk işte" gibi bir hisse kapılıyor. Oysa fragmanı izlerken filmin erotik gerilim olduğunu, ahlaki olarak da bu karakterleri yadırgayacağımı sanmıştım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjhQsQ8DrAmxQiJ5k1G64GTaZvGYSp5lFB8xOTkvz2NMl1SQrS6wd4sOA0ZZFXhNn_fLvF7hEcbueS2hXYpn4tiQVASaS5nzxP3CKkaTQ7o7HYUl3JPvgWLYXrIc26MJ3lX9b8og/s1600/Adore_poster.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" closure_lm_313356="null" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjhQsQ8DrAmxQiJ5k1G64GTaZvGYSp5lFB8xOTkvz2NMl1SQrS6wd4sOA0ZZFXhNn_fLvF7hEcbueS2hXYpn4tiQVASaS5nzxP3CKkaTQ7o7HYUl3JPvgWLYXrIc26MJ3lX9b8og/s320/Adore_poster.jpg" width="216" ysa="true" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bu afişi görüp de filmi merak etmemek mümkün değil bence. O mavinin tonu nedir arkadaş?!?! </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
Memleketimizde başkalarının hayatına merak ve burun sokmaca artarken, ahlak kişiye bile değil, artık tüm topluma dayatılan bir baskı unsuru olmuşken, benim gittikçe "rahat" düşünmeye başlamam ve "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" mantığına geçmem ironik oldu. Önceden rahatsız olacağım durumlar şu aralar bende "amaaan sen de" hissiyatı yaratıyor. Bu film için de aynı şeyi düşündüm. Bir diğer konu da kadına ve anneye bakış açısı herhalde. Bizim toplumda malum, kadın anne olunca kutsanıyor, fakat sözde kutsanma, aslında boynuna ilmek geçiriliyor. Artık "bir anne böyle davranmaz", "anne fedakardır" gibi sözlerle baskılanan, kurallarını kimin koyduğunu bilemeyeceği bir dünyaya adım atmış oluyor. Bu filmdeki kadınlara ise dönüp "Bir ana böyle mi davranır" diyemiyoruz, çünkü onlar birey, kadın... Tutku, aşk, erotizm gibi konuları "aklına getirebilen", kendi kararını alabilen insanlar. (Oysa bir anne asla birey olarak kendi kararını almaz, değil mi?)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Ek bilgi olarak yönetmen <strong><a href="http://www.imdb.com/name/nm0284774/?ref_=fn_al_nm_1" target="_blank">Anne Fontaine</a></strong> daha önce <a href="http://www.imdb.com/title/tt1035736/?ref_=nm_flmg_dr_4" target="_blank">Coco Avant Chanel</a> ve Natalie filmlerini yönetmişti. Coco'yu yeni izledim, pek güçlü bir film değildi ne yazık ki.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci Film: <strong>Diana</strong>... IMDB Notu 4.2 </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fotoğrafını ekleyemedim blogger'da bir yamukluk oldu. İdare edin.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Naomi Watts ağzını çarpıtıp boynunu bükmüş, bu sayede bir Leydi Di olmuş. Filmde Pakistanlı cerrah Hasnat Khan ile olan aşkı anlatılıyor. Baya anlamsız bir film. Leydi Di ve kraliyet hayranlığım yoktur, Kate Middleton'ın giysilerini takip ettiğimi itiraf etmeliyim, tamam, ama kraliyet ve monarşi kaldırılması gereken köhne bir baskıcı asalak sınıfıdır benim gözümde. Bu nedenle Diana'ya ağlayan ve sürekli <em>"ne bahtsız kadınmış, neler çekti canım benim prenses de olsan talihli olmayabiliyorsun"</em> şeklinde vahlanan insanları anlayamıyorum. Kısa keseyim, çok bilgim olmadığından gidip Wikipedia'ya Diana'nın hayatını okudum. "Üniversitede yemek dersi almış, arkadaşlarının evlerini temizlemiş" diye bir bilgi var. Filmde kendisi makarna yapamıyor. Ama temizlik yapıyor tamam... Sonra demişler ki Diana evliliği sırasında iki kişiyle ilişki yaşadı. Filmde Hasnat Khan'la tanışma ve flört hikayesini gören bizler, Diana 20 yaşında Prens Charles'la evlendikten (flörtsüz falan) ayrılana kadar bu masumiyeti hatta şapşallığı devam etmiş sanıyoruz. (Çünkü sürekli boynu bükük geziyor ya... Ondan herhalde) Yanlış yönlendirme var bence Wiki'ye güveniyorum bu konuda.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kısaca Diana'nın makyajı giysileri vs güzel ama film derinlikten uzak. Hatta edebiyat parçalamayayım direkt konuşayım: Pazar günü DVD filmi. O da kadınlar için yani erkekler komple kaçsın. Koskoca Leydi de olsan adamı tavlamak için sevdiği yemeği ısmarlayıp futbol izlemen gerekiyor TV'de. Büyük hayal kırıklığı. Bir de Naomi Oscar'ı sonunda bu filmle alır diye bekliyorduk. Yazıklar olsun.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son olarak Holivud'un "İranlı şair Rumi'den alıntı yaptım bebekim" gibisinden sevimlilikler yapması ve her Ortadoğulu rolüne sürekli göz kırpıştırıp bana Lost'taki rolünü anımsatan Naveen Andrews'ü yapıştırması yasaklansın.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İki filmden tabii ki Adore'u seçin. Naomi'yi sevin. Benle birlikte "Acaba Nicole Kidman Grace of Monaco filminde yeterince fantastik mi?" diye meraklanın. (Fragmandan gördüğüm kadarıyla yine giysileri ve makyajları seveceğiz, Nicole'a güleceğiz, filmi Tim Roth kurtarmıştır umarım)</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-67792277221788751002013-09-23T14:32:00.001+03:002013-09-23T14:32:10.509+03:00Kitap: Uwe Timm - Sıcak Yaz<div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz54E6GomZ50BCLpBrZjmvKEF_g6fZeCIwezwxxSUYHZ4EBKckLSX3fxhB8PT12nJ3nwl6pNH-Kl17D1HnWmszm2DX_znrT-O0-Tm2cVs5KkoeLS-fe5NWp7USOCoQSIjwSDC1dg/s1600/Sicak-Yaz-Uwe-Timm.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" closure_lm_131117="null" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz54E6GomZ50BCLpBrZjmvKEF_g6fZeCIwezwxxSUYHZ4EBKckLSX3fxhB8PT12nJ3nwl6pNH-Kl17D1HnWmszm2DX_znrT-O0-Tm2cVs5KkoeLS-fe5NWp7USOCoQSIjwSDC1dg/s320/Sicak-Yaz-Uwe-Timm.jpg" width="202" ysa="true" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">ilginç foto çekeceğim derken taslaklarda kalmış yazı, çekemedim de foto falan. mecburen kendi çektiğim fotograf olmadan yayınlıyorum...</td></tr>
</tbody></table>
D&R'ın bazı Can Yayınları kitaplarını 5 TL'ye sattığı dönemde almıştım bu kitabı. Daha önce Sabit Fikir'de okumuştum Uwe Timm ile ilgili bir şeyler, bu nedenle adı aklımdaydı. İsteyerek/bilerek aldım kitabı kısaca.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Zaten kaçırmayacağım türde bir kitap olmasını '68 öğrenci hareketi içinde geçmesine borçlu. Kapaktaki fotoğraf da bu dönemden alınmış. Üniversite öğrencileriyle ve toplumsal olaylarla ilgili kitaplar hep ilgimi çekiyor. Bir de olayları roman türünde yani kurgusal anlatımla okuyabiliyorsam çok mutlu oluyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ullrich isimli apolitik, sık sık sevgili değiştiren, bunalımlı bir genci izliyoruz. Bir türlü bitiremediği ödevleri, raporları yazmaya çalışırken kendini sol örgütlenmede buluyor. 68'de yükselişe geçen rock, uyuşturucu maddeler, öğrenci olayları, Ullrich'in ailesiyle sorunları, gençlik bunalımları derken kitabı 1-2 günde okudum. Eylemler, örgütlenme ve "ne yapmalı" sorusuna aranan cevaplar, fraksiyon tartışmaları oldukça tanıdıktı. Üniversitede bunlara ilgili duymayanlar bile Gezi Olayları sonrasında kendisini bu kitabın karakterleri gibi bir "şeyler"in içinde bulduğu için, tanıdık gelecek çok sahne var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En çok, sonlara doğru Ullrich'in yaşadığı değişim, çalışmaya başlamasıyla Yoga, doğal beslenme mevzularına kendini kaptıran arkadaşlarına içten içe öfkelenmesi hoşuma gitti. Yaşadığımız değişimler ve etrafımızdaki insanlardan ister istemez kopmamız meselesine dokunduğu için sanırım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Güzel bir kitap. "Kült kitap" demişler arka kapakta, durmadan İngiliz ve Amerikan edebiyatı okuyanlar için Alman bir yazarın kitabını okumak hoş oluyor. </div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-20291223532439637232013-09-07T18:04:00.001+03:002013-09-07T18:04:52.338+03:00Güncellemelerim...Ne zamandır yazmadığımı farkettim. Zaten takipçilerimin %70'i benimle iletişim halinde olduğundan, "sizleri merakta bırakmayayım" temalı bir yazıya gerek yok .<div>Neler oldu: Son dönemlerde okumaktan çok izliyorum. Birçok film izledim. Dizi bağımlılığım da devam ediyor. En önemlisi, sosyalleşiyorum ve arkadaşlarımla görüşüyorum. Hiçbir şeyi dengeli yapamadığımdan, arkadaşlarıma vakit ayırınca film izleyemiyorum, film izleyince kitap okuyamıyorum vs vs</div><div><br></div><div>Tavsiye edebileceklerim; Before Midnight isimli film, Mildred Pierce ve Black Mirror mini dizileri ve son okuduklarımdan Slyvia Plath - Sırça Fanus.</div><div><br></div><div>Film Ekimi yaklaşıyor ancak ben bu kez gidemeyeceğim. En sevdiğim festival fakat ne yazık ki yoğun çalışacağım bir döneme geliyor. </div><div><br></div><div>Sürekli aklımda olan bir diğer konu da hapishaneye mektup yazmak. Bir türlü elim gitmiyor ancak haksızca içerde tutulan vicdani redçiler ve direnişçilere yazmak istiyorum. (Evet halen her yer Taksim ve her yer direniş arkadaşlar)</div><div><br></div><div>İnsanlar, insan ilişkileri, 20'li yaşlarımın sonlarında oluşum, ne yapmak istediğim ve nasıl daha huzurlu olabileceğim bu aralar en çok üzerine düşündüğüm ve yazdığım konular... Bir sabah bencil ve sevgiye aç zavallı yaratıklar olduğumuzu düşünüyorum, öfkeleniyorum. Akşama doğru gevşiyorum; herkese karşı sevgi dolu ve anlayışlı birisine dönüşüyorum. Sanırım üstüne çalışmam gereken bir diğer konu da bu gelgitli düşüncelerim. Kendimi dengeli sanıyorum ancak pek öyle değilim anlaşılan.</div><div><br></div><div>Şu an Rock N Coke'ta Arctic Monkeys'in sahneye çıkmasını bekleyen insanları kıskanmamaya çalışıyorum. Ben de birkaç hafta önce Placebo'ya gittim mesela, nedir yani?!</div><div><br></div><div>Her telden yazım şimdilik bu kadar. </div><div><br></div><div>Sevgiler...</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-84442928194651777092013-08-09T22:18:00.002+03:002013-08-09T22:18:48.549+03:00Kitap: Ursula K. Le Guin - Malafrena<div style="text-align: justify;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd-5Ahazev7ZUDb-f-NP3LYBc6adBJoom9OFMO5uPTIItDVvuQFSQ2ok5vEEjCH6FJEUUf4jodyaPYMCGwoLSKr5cX0-5eWwnKD93xfyRhYUdD2tZ0sUNQ6gyz7-PO6MlfI8bdIQ/s640/blogger-image--1882361764.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd-5Ahazev7ZUDb-f-NP3LYBc6adBJoom9OFMO5uPTIItDVvuQFSQ2ok5vEEjCH6FJEUUf4jodyaPYMCGwoLSKr5cX0-5eWwnKD93xfyRhYUdD2tZ0sUNQ6gyz7-PO6MlfI8bdIQ/s320/blogger-image--1882361764.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Nedense bu aralar arka kapak yazılarına SİNİR oluyorum hep. Hep yanlış yönlendiriyorlar beni.</td></tr>
</tbody></table>
Ursula Le Guin en sevdiğim yazarlardan biri. Bilimkurgu, distopya, fantastik gibi farklı türlerde öyküleri, şiirleri, romanları, denemeleri var. Kadın ve özgürlük her eserinde ön planda, kahramanlar bir arayışta (genelde özgürlük) kadınlar güçlü, doğaya saygı ve sevgi öğretiliyor... Siyasi alt metinleriyle anarko-sendikalizmi öğreten "Mülksüzler", fantastik kurgu seven herkesi etkileyen "Yerdeniz" serisi derken Ursula Le Guin'in herhangi bir kitabını okuyanın diğerlerini de merak etmemesi mümkün değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Özellikle <b>Gezi Forumları </b>sonrası daha da zihnimde perçinlenen bir durum var: Eğer bir metnin siyasi alt metni olduğunu, yazarın "bir şeyci" olduğunu söylüyorsan, insanlar "ay yok o zaman ben onu almayayım, hiç siyasete girmem" diyebiliyor. En iyi ihtimalle "<i>o görüşteki</i> bir insanı okumam" diyor. Bu karşı duruşla en çok feminizm konusunda karşılaşıyorum. Kültürlü ve sevgi dolu arkadaşlarım feminizmin F'sini duyduklarında bana gülüyorlar, neredeyse benle dalga geçiyorlar. Bu nedenlerle Ursula Le Guin kitaplarını anlatırken onun bir feminist olduğunu, anarşist olduğunu söylemeye çekinir oldum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Oysa şimdi belirtmeliyim ki, Le Guin özellikle son yazdığı roman <b>Lavinia</b>'da kölelik ve kadınlık temasıyla feminizmin "gerçekte" ne olduğunu, ataerkil düzenin boğuculuğunu yansıtmıştı ve belki de tüm önyargılarınızı yıkabilir...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Henüz Türkçe'de tüm eserlerini okuyamadığımız Le Guin'in kitaplarını Metis Yayınevi basıyor. Aslında Malafrena 1979 yılında yayımlanmış fakat biz bu yıl okuyabiliyoruz. Neyse ki...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Uzunca bir roman, arka kapakta "olmayan bir ülkede" geçtiğini duyunca, dünyanın tamamen farklı olacağını düşündüm, daha fantastik bir beklentim oluştu. Fakat öyle değil. Avrupa'da, 1800'lü yıllarda geçiyor ancak aslında var olmayan bir ülkede. <b>Itale </b>isimli kahramanımız varlıklı bir ailenin genç oğlu, "milliyetçilik" gibi kavramlar üzerine çokça düşünülen bu dönemde, devrim yapmak isteğiyle büyük şehre gidiyor, dergi çıkarıp denemelerde bulunuyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Romanda -Bir Rus klasiğindeki kadar olmasa da- pek çok farklı isim/karakter var. Bu biraz kafamı karıştırdı. Kitabın 1800'lerde geçtiğini bilirken bir yerde 1900'lü bir tarih verilmişti (belki ben anlamadım belki hataydı), ayrıca bir türlü "gerçek ülke komşuları olan gerçek olmayan ülke"yi kafamda oturtamadım. Bu nedenlerle kitaba kendimi zor verebildim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fakat ilerki bölümlerde özgürlük arayışındaki Itale ile bir türlü yolu kesişemeyen kadın karakterimiz ön plana geçince, aldığım tad arttı. Itale'nin hikayesinde sizi tatmin etmeyen noktalar olabilir, ancak son tahlilde düşündürücü bir roman. Ursula Le Guin okumaya<b> başlamak için iyi bir kitap sayılmaz</b>, çünkü her zaman altını çizdiği kavramları bu romanda biraz üstü kapalı ve boğucu vermiş. Romanın geçtiği ortama ve konusuna bu boğuculuk uyuyor, ancak hafif kitaplara alışkın bir okuyucuyu zorlayacaktır. Zaten 424 sayfa olması da gözünüzü korkutacaktır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Itale'nin yasaklı kitapları okumaya çalıştığı, sansüre karşı direndiği ve sürekli hapsedilme riski yaşadığı romanda, insanlığın kolay kolay değişmeyeceğini görebilirsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Pek "alıntı insanı" değilim, kitaplarda bazı cümlelerin altını çizsem de... Fakat <a href="http://kurguyaovgu.blogspot.com/2013/07/malafrena-ursula-k-le-guin.html" target="_blank">Kurguya Övgü </a>blogunda da aynen benim altını çizdiğim kısmın alıntı olarak yer aldığını görünce, ben de buraya eklemek istedim:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<i><b>"Kimin özgürlüğü?"</b></i><br />
<i><b>"Hepimizin."</b></i><br />
<i><b>"Özgürlüğün sahibi olarak onu başkalarına dağıtabileceğini mi sanıyorsun?"</b></i><br />
<i><b></b></i><br /><i><b></b></i>
Bir de <i style="font-weight: bold;">"Erkekleri ciddiye almak kadınların görevleri arasındadır"</i><b> </b>cümlesini çizmişim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-4995673161913686602013-07-21T14:35:00.001+03:002013-07-21T14:35:23.393+03:00Kitap: Paris'teki Eş - Paula McLainNew York Times Bestseller vurgusuyla reklamı yapılmıştı bu kitabın... Ben sadece annemin okumaktan hoşlanacağı, hafif bir hikaye arıyordum. Ernest Hemingway'in ilk eşi Hadley ile olan ilişkisi üzerine kurgusal roman...<div><br><div>Kitabı okumaya başladığımda 1. Dünya Savaşı sonrası dünya, tam da benim yaşlarımdaki Hadley'in kafa karışıklığı ve ondan yaşça küçük şeytan tüylü Hemingway'e aşık olması ilgimi çekti. Tanıdık sanatçıların isimleri de geçiyor tabii, caz çağı, sanatçıların çılgın yaşamları, Paris...</div><div><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2C4u8xcgyy9gYGvvSsO1PpZMpBEdH7UvA-tsUoWg47Co4ndNvc4_One_9uR6POPZ3Th1zvbgHrAarKO0M94aVQY66QYzLlvQWfM5l_LnTkNagk10bxBgSu_plYvF_wK27_TH4lQ/s640/blogger-image--104483836.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2C4u8xcgyy9gYGvvSsO1PpZMpBEdH7UvA-tsUoWg47Co4ndNvc4_One_9uR6POPZ3Th1zvbgHrAarKO0M94aVQY66QYzLlvQWfM5l_LnTkNagk10bxBgSu_plYvF_wK27_TH4lQ/s640/blogger-image--104483836.jpg"></a></div><br></div><div>İlerledikçe beni sıkıntıya boğan Hadley'in hali oldu. Hemingway'i çok bilmem, bir iki kitabını okudum ve hep maço bir boks meraklısı olarak karikatürize edilir. Hadley, onun kavgacılığı ve maçoluğunun ardındaki küskün çocuk tavrını görüyor, tam da her aşığın yaptığı gibi onda kendisinden bir parça görüyor, birbirimize benziyoruz, aynıyız diyor ve gölgede yaşamakla barışıyor.</div><div><br></div><div>O "her şeye açık" Paris yıllarında görece muhafazakar biri olarak kalması, bir kadın olarak kendini var edememesi çok üzücü. Başlarda yazara (ki yazar da kadın) sinirlendim, bu tavrın satır aralarında olsun eleştirilmesi gerektiğini düşündüm. Fakat sonraları madem Hadley gözünden, onun hikayesi, o zaman asıl nokta bu değil dedim...</div><div><br></div><div>Bir diğer konu da kitabın hem arka kapağında verilen, hem ilk bölümlerden itibaren tekrarlanan "her an bir ikinci kadın gelip bu hayata limon sıkabilir" beklentisi. Buna o kadar hazırlıyor ki bizi, katil nereden çıkacak diye korku filmi izler gibi, her yeni kadın karakterde "<b>kocayı ha çaldı ha çalacak</b>" diye bekledim. Bu noktada çok marjinal gibi yansıtılan metres hayatı, karı kocaların birbirini aldatması, eşcinsellik gibi konuların sanatçılar ve zenginler arasında normalleşmesini, başlarda bu dünyaya adapte olamayan Hemingway ve eşinin de sonradan bu dalgada yerini bulmasını gözlemliyoruz. </div><div><br></div><div>Dönüp "kuma ve imam nikahlı eş"e farklı bir olay gibi bakan marjinal metresçi ve "aşk insanı" tiplere küfrettiğim zaman işte şimdi... Ezra Pound, Hemingway ve diğerleri metresiyle birlikte olurken bu aşk, metres hayatı vs gibi neredeyse normalleşmişken, aynı şeyi kadın yapmayı aklından bile geçirmiyor. Kocasının ona ait olması tek arzusu. Adam ise herkes ve her şeyi aynı anda istiyor.</div><div><br></div><div>Annemle bir diyaloğumuz olmuştu. Benim fakir ve amatör edebiyat dergileri çıkaran arkadaşlarımdan bahsediyorduk. "ya ileride köşe yazarı falan olurlarsa, küçümseme onları, zengin ve önemli olabilirler" demiştim. Bana yazar birisiyle birlikte olmak istemememi, hepsinin eşlerini aldattığını söylemişti. Gülmüştük. Tümevarım, sohbetlerin vazgeçilmezidir. Ben sanat çevrelerinin her zaman toplum dışı ve ahlaksız olduğunu söylemiyorum. Belki bu kitabın geçtiği dönemde öyleydi. Şu an tüm çevremiz böyle! Ahlak anlayışımız değişti. Belki internet, haberleşme ve eğitim kalitesi artışıyla hepimizin daha fazlasına ulaşmamız, daha fazla istememiz... Artık o eski zaman sanatçıları kadar arayıştayız, onlar kadar açığız yeniliklere. Aldatmak veya aynı anda birkaç kişiyle birlikte olmak normalleşti sanırım. Fakat bunu bizim kültürümüzdeki kuma meselesiyle birlikte nasıl değerlendirmeli bilemiyorum, ben hep kendi çevremden ve büyük şehirden bakabiliyorum.</div><div><br></div><div>Yine de bu tip hikayeleri okurken, ister istemez kendimi o konumda ne yapacağımı düşünürken buluyorum; evli insan, metresli insan, sevgilili insan, aşık insan. </div><div><br></div><div>Çok harika bir kitap olduğunu söyleyemem, ben plajda 1,5 günde okudum, akıcı fakat akıldan uçucu. Yazarların hayatları, aşk, gerçek hikayelerden esinlenmeceler hoşunuza gidiyorsa tabii ki kaçırmayın.</div><div><br></div><div><u>Not: Kadınların da metres sahibi olma hakkı var. Ya metres olayını tamamen reddedin, yada ikisini de kabul edin. Metres edinme hakkımız engellenemez. </u></div><div><u><br></u></div><div><u>Her kadına bir koca, bir de kuma</u>! <u>En az 3 sevgili! :-)))</u></div></div><div><u><br></u></div><div><u><br></u></div>Unknownnoreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-78511863283714803792013-07-17T15:22:00.003+03:002013-07-17T15:22:41.511+03:00Kitap: Philip K. Dick - Çığrından Çıkmış Zaman (Time Out Of Joint)<div style="text-align: justify;">
Arkadaşlar ben bu yazıyı taaa Haziran'da yazmışım, taslaklarda kalmış... Geç de olsa yolluyorum, ilk paragraflar güncel değil, idare edin. Sevgiler.<br />
<br />
<br />
<br />
Beş (Hatta belki de dört) kişiden oluşan ufak çaplı bir <b>Bilimkurgu Kitabı Okuma Kulübü</b> kurduk. Daha doğrusu arkadaşım kurdu ben de "Tamam, katılırım" dedim ve gizli Facebook Grubunu açtım. İlk kitap olarak Philip K. Dick'den <b>Çığrından Çıkmış Zaman </b>seçildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Direniş nedeniyle kitabı alma/okuma tarihlerimiz sarktı. Grupta kitabı okumayı bitiren ilk kişi ben oldum. Bundan kısmen utanç duyuyorum çünkü bu benim Gezi'ye yeterince gitmediğimi ve/veya olaylara yeterince kendimi vermediğimi gösteriyor gibi hissediyorum. (Ki 20 gündür başka şey konuşmuyorum ve uyku uyumuyorum) İşte bu da son 20 günün psikolojisini özetliyor: Kafayı başka bir şeye verememek, gülerken suçlu hissetmek. Sürekli vefat edenleri, yaralıları ve olay yerindeki arkadaşlarını düşünmek. Arkadaşlarımı meşguldürler veya şarjları biter diye aramıyorum, kendi kendime merak ediyorum. Eve geldiklerini bildiğim zamanlarda da dinleniyorlardır rahatsız ederim diye yine aramıyorum, yanlış anlarlar diye yine aramıyorum bu bir sarmal oluyor. Sadece evden destek veren "direnişçilerin nişanlılarını/kız arkadaşlarını" rahatça arıyorum :-)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Kitaba gelelim. </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öncelikle ilk tavsiyem kitabın <b>konusunu okumamanız </b>yönünde. Baktığım kaynaklarda pek çok sürpriz bozan (spoiler) vardı. Genelde bu beni rahatsız etmez, çünkü iyi yazılmış bir kitapta okuma eyleminde size zevk verecek başka unsurlar vardır. Katili bilmek bile tadımı kaçırmayabilir. Anna Karenina'nın kocasını aldattığını ve trenin altına atladığını hepimiz biliyoruz mesela, yine de kitabı okuyoruz... Fakat bu kitapta durum beni rahatsız etti. Çünkü özellikle PKD kitaplarında kitabın konusu, merak ettiren ve şaşırtan detaylar eserin "iyi olmasını" sağlıyor. Halen çoğu kişinin "edebiyat" olarak görmediği bilimkurgu alanında kitabın konusu ve olaylar çok önemli. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sürpriz bozmadan söyleyebileceğim; uzayda veya hayal etmesi zor bir zaman/mekanda geçmediği, distopik bir konusu olduğu. Yani normalde bilimkurgu okumayan/izlemeyen biriyseniz de okuyabilirsiniz. İlk 50 sayfa kadar pek bir şey anlamadım. Yalnızca 1950'lerde bir kasabada yaşayan adam, gazetenin bulmaca yarışmasına katılıyordu, buradan nereye ilerleyecek pek tahmin edemedim. Sonrasında konuyu ortaya koyuyor, ilginçleşiyor.<br />
<br />
Yine pek çok kaynakta da belirtilmiş ve eleştirilmiş: Çeviri kötü. Ben halen kendime "kitabı orijinalinden okuyayım" diyecek kadar güvenmiyordum. Bu nedenle İngilizcesini internetten indirmeme rağmen, gidip kitapçıdan Türkçesini de aldım. Türkçe kitabı okumaya başladım fakat hiç anlamadığım yerler oldu. Şimdi çevirmene dönüp "Bu cümleyi şöyle çevirmeliydi" diyecek halim yok ama okuduğum cümleyi <i>anlamayı </i>bekliyorum, doğal olarak. Anlamadığım cümle için dönüp İngilizce'ye baktım. Bazı deyimleri Türkçe'ye ben çevirsem nasıl çeviririm yine bilemedim belki ama filmlerden vs kulağımda kaldığı kadarıyla biraz daha iyi anladım.<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmrXjxZ9vUefQ80REXPchnwJG12LRpF4qHFeVgqXRREKmWm2ceIj2ZYWCBoSpDQChcLK8b3v17SL-Uo0XnpL8ALzvv8Veh9Jjgl30guwJb1BbLCixwo8r3FypXSxn_1zWPyeCfdw/s1600/time_out_of.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmrXjxZ9vUefQ80REXPchnwJG12LRpF4qHFeVgqXRREKmWm2ceIj2ZYWCBoSpDQChcLK8b3v17SL-Uo0XnpL8ALzvv8Veh9Jjgl30guwJb1BbLCixwo8r3FypXSxn_1zWPyeCfdw/s1600/time_out_of.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: http://wikimedia.org/</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Karakterlerin ortaya çıkan garip gerçeklere "Haaa demek ondan böyle garip şeyler oluyormuş. Tamam ya, neyse o zaman" dermişçesine bir anda adapte olmaları ve şaşırmamaları beni bunalttı. Konudaki süpriz ortaya çıkıyor, adam hiç şaşırmıyor başına gelene... "Tamam" diyor geçiyor. Tuhaf...<br />
<br />
PKD çok değişik dünyalar/gereçeklikler hayal edebilmiş bir yazar. Etkileyici hikayeleri ve romanları var. Hollywood'un durmadan kendisine başvurmasından da bunu anlamak mümkün. (Blade Runner, Scanner Darkly, Minority Report, Total Recall, Adjustement Bureau vs vs) Gerçi düşününce PKD'in aşağı yukarı aynı tema ve konuda hikayeler yazdığını da söyleyebiliriz. Filmleri düşününce bile ortaya çıkıyor. Ancak hepsini henüz okuyamadığım için, bu bir tutarlılık mı yoksa sıkıcılık mı sayılmalı, yorum yapamıyorum.<br />
<br />
İlgi çeken hikaye, dikkate değer yazar, fakat en iyi kitabı değil. Üstelik Türkçesi de garip. Belki okuma grubumuzla tartıştıktan sonra eklemelerde bulunurum. İlk izlenimimiz <i>sonlarda kafa karışması</i> ve <i>pek çok yeri anlamama </i>şeklinde... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-27953941346163065022013-07-16T20:14:00.000+03:002013-07-16T20:14:03.578+03:00Film: Dünya Savaşı Z (World War Z)<div style="text-align: justify;">
Uzun süredir yazamıyorum. Suçlu bir hisle klavyeye sarıldım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçen haftalarda birkaç bedava <b>e-kitap</b> buldum. Tabii ki İngilizce. Neden "tabii ki"? Çünkü e-kitap okuyucularımız mobi veya epub formatında veri okuyabiliyor, oysa korsan Türkçe kitaplar hep pdf oluyor. Bu nedenle bedava indirdiğiniz Türkçe e-kitapların %99'u e-kitap okuyucuda okunamayacak haldedir. Formatı da bozuktur, zorlanırsınız. (Zaten korsan Türkçe okumayın gidin satın alın) İngilizce'de ise, sanırım her şeyin bedavasını korsanını yapmakta başarılılar, bol bol istediğiniz format kitap var. Beni Türkçe e-kitabı orijinal almaya <i>mecbur </i>bırakan bu sistem, aynı şekilde İngilizceleri de korsan indirmeye mecbur ediyor, çünkü parasını verip orijinal İngilizce e-kitap alamıyorum, yurtdışından fatura adresi vs istiyor, beceremiyorum o işleri. Sonuçta Türkçeyi parasıyla İngilizceyi megabaytıyla... (Espri kotam doldu bununla)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip_bHWf40As0RAnjCfe3A7IxcN1sn4BPrzVpNQOw48IgHPuXZN1_3ZeizCzJaM5V_FZfy1FIRL8AwBxYxNTsLq4srghXgsUvxY1vxENmsWFQpDQeXptGO-HIGZWqnJV-0rfa18Sg/s1600/brad_pitt_world_war.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip_bHWf40As0RAnjCfe3A7IxcN1sn4BPrzVpNQOw48IgHPuXZN1_3ZeizCzJaM5V_FZfy1FIRL8AwBxYxNTsLq4srghXgsUvxY1vxENmsWFQpDQeXptGO-HIGZWqnJV-0rfa18Sg/s320/brad_pitt_world_war.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Brad Pitt aile babasıdır, saçları fönlüdür.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İndirdiğim kitaplardan biri<b> Max Brooks</b> isimli yazarın <a href="http://www.imdb.com/title/tt0816711/" target="_blank">World War Z</a>'siydi, filmi yakında gösterime girecek diye okumaya başladım. Fakat daha kitapta ilerleyemeden filmi izledim. Kitabın Türkçesini <a href="http://www.dr.com.tr/kitap/zombi-savasi/max-brooks/edebiyat/roman/fantastik/urunno=0000000340750" target="_blank">linkten</a> satın alabilirsiniz. O kadar başlarında kaldım ki kitabın, daha Brad Pitt'in karakteriyle sayfalarda tanışmış değilim. Bu nedenle kitapla ilgili yorum yapamıyorum, filme geçiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bilimkurgu, fantastik, <b>zombi</b>, vampir, bunlar bence güzel şeyler... Filmi çekilince hemen koşar izlerim. Özellikle zombilerin ayrı bir yeri var çünkü distopik bir bakış sunuyor. Bilim ilerlemiş ancak yayılan virüsten insanların zombileşmesine engel olunamamıştır. Gerçekçilik daha fazla. Aynı konuda çok fazla film var biliyorum, hatta dizi de var, ancak yine de kendime engel olamadığımdan, konu bayatlasa da gidip izliyorum. Bu filmde de zombi kardeşlerimiz var. <b>Virüslü azınlık, virüssüz çoğunluğa karşı faşizm uyguluyor, Brad Pitt buna dur demeye çalışıyor.</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Film 3D olarak gösterimde, fakat 3D olmasının hiçbir artısını görmedim. Uzun zamandır gördüğüm en anlamsız 3D filmdi. (Star Trek'i IMAX izlediğim için böyle diyor olabilir miyim?) Brad Pitt, kitabın haklarını satın alıp, işe gönlünü ve parasını koyduktan sonra başrole geçmiş, aile babası bir Birleşmiş Milletler çalışanını oynamaya karar vermiş. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütüne bakınca oldukça "aile filmi", çok daha sert olabilecek noktalar imalarla geçiştirilmiş. Fakat görüntüler ve kaçma kovalama sahneleri güzel. Özellikle ilk yarı büyük heyecanla takip ettim. Kan revan çok az, bolca klişe var. Bu tür bir Holivud filminden bekleyeceğiniz adımların hepsini atıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yine de heyecanlı sahneler ve sonlarda tatmin edici sayılabilecek bir "yanıt" sunduğundan, izlenebilir. Ekonomik durumumuzu ve 3D gözlükle başımızın ağrıdığını göz önüne alırsak, "DVD'den izlersiniz evde" diyebilirim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Notlar: </div>
<div style="text-align: justify;">
- Filmden çıkardığım ilk ders: insanın nüfuz sahibi, araba kullanmayı bilen, ailesi için her şeyi göze alacak ve mümkünse kaos anlarında panik olmayan birisinden çocuk sahibi olması gerekiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- İsrail'i "Ortadoğu" diye tercüme etmeleri tabii saçma... Komplo teorileri ve İsrail'le ilgili bir iki espri ile dünya politikasına gönderme var. İsrail sahneleri o sevimsizlik/kaos/hastalıklılık hissine rağmen güzeldi, İsrail'e gidip oraları görmek istedim. Yani bizimkiler de "İstanbul'u kötü gösterdiler" diye üzülmesin, İsrail'i de kötü göstermişler ama ben gidip yerine görmek istedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- İlk sahnelerdeki kaçma kovalama bana Gezi Parkı olaylarındaki "Aha gaz geliyor kaçalım" paniklerini anımsattı. Sonra "saçmalama" diyerek kendimi uyardım hemen, hizaya geldim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Bu birbirine benzeyen klişe filmleri çekmeye doyamıyorlar, ben de izlemeye doyamıyorum herhalde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- İzlerken "bilgisayar oyunu iyi olur bunun" dedim, zaten yapmışlar oyununu, android ve iphone için var sanırım, oynayabilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
- Ekşi Sözlük'te "hiç klişe yoktu" diye yorum yapan birisi olmuş, neredeyse mesaj atıp klişenin anlamını soracaktım kendisine... Klişe işte!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-64254743122665605112013-06-05T16:30:00.002+03:002013-06-05T19:35:32.193+03:00Direniş Mevzusu<div style="text-align: justify;">
Arkadaşlar son günlerde olan olaylar malumunuz. Twitter'da sürekli güncellemelerimiz, bilgi akışımız sürüyor. Ne yazık ki halen Gezi Parkı Direnişi tatlıya bağlanmıyor. Her yerden ölen, yaralanan insanların, gençlerin haberleri gelirken şu öfkemizin dinmesi de mümkün değil zaten.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bol bol fotoğraf var, güzelce durumu anlatan yazı var. Görürsünüz, okursunuz, zaten artık sinirden ve üzüntüden yazacak konuşacak halimiz kalmadı. Haftasonunu çoğumuz uykusuz geçirdik. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
31 Mayıs Cuma akşamından beri sokaklardayım, yapabildiğimi yapıyorum. Yapabileceklerimiz neler?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Medyaya inanmayın! </b>Günlerdir TV'de doğru düzgün haber alamadık. Daha önce de pek çok kez sınıfta kalan medya olaylar yatışır diye bekledi. İnsanların sesini duyurmadı, gaz bombalarını görmezden geldi. Bu büyük <b>halk hareketini yok saydı</b>. Şimdi nasılsa, sonunda haber yapmaya karar verdiler. Onda da "Burada gösterici taş attı, şurada provakasyon oldu" gibi asılsız şeyler söylüyorlar. İtibar etmeyin. Sokağa çıksanız zaten durumu görürsünüz. Son 1 haftada sokakta olup da dönüp TV'nin yalanlarına kanacak kimse yok zaten.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>"Şu bizden değil, bunlar varsa ben yokum" gibi ayrımcı tutuma girmeyin.</b> Başından beri herkes omuz omuza. Özellikle çevremdeki temiz ofis insanları için söylüyorum bunu... Yıllarca meydanlarda polisle çatışanların neden bu duruma düştüklerini biraz olsun anladılar son 1 haftada. İnsan istemese de kendini bir anda barikat arkasında gaz'dan kaçarken veya gaz bombasını polise geri fırlatırken bulabiliyor. Bunun için "ayrımcı" bir gruba mensup olmak gerekmiyormuş, değil mi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>"Tamam artık, Park kazanıldı, devam etmeleri anlamsız" demeyin! </b>Daha kazanım falan yok?! Daha dün gece Antakya'da ölen oldu. Daha dün başbakanımız "Ben mesaj falan almadım" dedi. Ne mesajımızı aldılar, ne isteklerimizi yerine getirdiler...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanlar acı çekerken onlara yardım etmeye çalışan avukatlara, esnafa, şirketlere destek olun. Daha önce Emek protestosundaki tavrıyla da sinirlerimizi bozan <b>Mado</b>'ya gitmeyin. İlk gün kepenklerini kapatıp, ikinci gün korkudan bedava kahve dağıtan ve bugün insanlara özür e-postaları atan <b>Starbucks</b>'a gitmeyin. Eşinizin dostunuzun "Bize yardım etmedi" dediği dükkanlara gitmeyin. Habercilikten haberi olmayan <b>Habertürk</b>, <b>NTV </b>gibi kanalları izlemeyin. Gazetelerini almayın. Hatta siz de Twitter'daki kampanyaya katılın: Tüm Doğuş Grubunu protesto edin, <b>Garanti</b>'den paranızı çekin, Vogue dergisi almayın vs.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir şekilde mücadele eden herkese saygı duyun. Küçümsemeyin. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha uzun uzun yazılır/çizilir zaten, görüşmek üzere. Direnişteyim, döneceğim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-30962846.post-68199671551299877092013-05-26T22:36:00.000+03:002013-05-26T22:36:09.907+03:00Kitap: Nihal Yeğinobalı - Genç Kızlar<div style="text-align: justify;">
Nerden başlasam nasıl anlatsam... Bu kitap, yazar, seviliyor. Kadınlar genç kızken okumuşlar, pek sevmişler... Yıllar sonra yine tutkuyla okuyorlar... Yazar da meşhur, saygı duyulan bir isim. O zaman eleştirmek zorlaşıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu girişin nedeni, Nihal Yeğinobalı'nın ilk romanı Genç Kızlar. Nihal Hanım 1927 doğumlu, anneannemle yaşıt. Anneannemle birlikte yaşadığımdan, bu kuşağın düşünce yapısını, yetiştirilişini, Cumhuriyet'in ilk yıllarının bugünkünden farklarını az çok dinledim, öğrendim. Nihal Hanım'a kızmak istemiyorum. Fakat kızmadan da edemiyorum. Çünkü kitap, kitapta aşılanan görüşler, o genel hava o kadar boğdu ki beni! Nihal Hanım'ların yetiştirdiği kadınlar yıllar geçtikçe İpek Ongun'lara dönüştü. Hanımefendi olmanın o ağır baskısını hissettik, sofra adabına uygun davranışlarımız, dizaltı eteklerimiz, hafif sabun kokusu saçan saçlarımızla örnek evlenilecek kızlar olmalıydık. Cinsel heyecanlar bile bir anlık el temaslarıyla arada parlayan kıvılcımlardan öteye geçmemeliydi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dönemin anlayışını yansıtması bir yana, bu tür romanlarda bir de elitizm, üstten bakış var ki... Hizmetçi her zaman hizmet etmekten memnun, çünkü hanımefendisi ondan üstün. E o hanımefendi de öyle yüce gönüllü ki, hizmetçisini bir akrabası gibi görür, ancak yeri geldi mi ağzının payını verir ki şımarmasın. Sonra kadın erkek ilişkileri... Kadın erkek ilişkileri kısmından bahsetmek bile istemiyorum aslında çünkü bu konuda söylenmeye başladığımda duramıyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Romanın dönemine göre cesur olduğu tek konu cinsellik. Genç kadınların cinsel ilgileri olabileceği, isteklerini hayata geçirebilecekleri anlatıyor. Hafif erotik sahneler var. Yine şartlar gereği, yazar romanı kendi ismiyle yayınlayamamış, Vincent Ewing ismiyle, sanki bir çeviriymiş gibi yazmış.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Kadınların cinsel arzuları olabileceğinin önkabulü yapılmasına rağmen, iki kadın arasındaki herhangi bir cinsel çekim <i>imasının bile </i>ahlaksızlık ve delilik olarak görülmesini hazmedebilecekseniz, kitabı okuyabilirsiniz. Bunu yaparken, romanı yazanın da bir genç kız olduğunu, henüz hayatla ilgili pek tecrübesinin bulunmadığını kabul etmelisiniz. Şu an kitapta beni sinirlendiren detaylar, ben 20 yaşımdayken bana da mantıklı görünürdü belki de. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazarın bu kitabı, ilk oluşu nedeniyle bir saygı hakediyor olabilir, ancak kötü bir tecrübe oldu benim için. Diğer romanlarını da okuyarak, yıllar içinde kadına bakışı ne kadar değişmiş, altmetinlerde korkunç toplumsal ahlak bekçilikleri yapmayı bırakmış mı, görmek isterim. Kitapta bir de kendisiyle röportaj var. Gayet aklı başında ve güzel şeyler söylemiş. Peki bu romanı tefrika ederken ne düşünmüş? Olayları aktarırken "normal" olan, "doğru olan" bu gibi göstermemeyi seçememiş mi?<br />
<br />
Gerçekten genç kızsanız, okumanızı istemem... Bu romantik ve ahlakçı bakışı benimsemenizden korkarım. (Bu gibi daha çok kitap var, benim de genç kızken okuduğum, belki yeri geldikçe bahsederim/yazarım)<br />
<br />
Not: Başlarda beni kitabın lise gibi bir ortamda geçmesine rağmen 35 yaşlarında bir adamla cinsel çekim yaşayan kızlar olması rahatsız etti, sonra kitabın bir yerinde kızların 25 yaşında olduğu ve olayların yüksek okulda geçtiğinden bahsedildi. Kızlar 25 yaşındaysa neden bu kadar çocukça ve gerizekalı davranıyor, ha değilse, neden ortayaşlı adamlarla cinsel münasebetlere giriyor, madem ahlakçısınız neler oluyor? Neyse sonradan sorgulamayı bırakıp okudum bitirdim... Öf. Hiç editör yüzü görmeden tefrika edilmiş herhalde zamanında.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com2