Saturday, August 11, 2012

Kitap: Stieg Larsson - Millenium Serisi

Kütüphanemde Milenyum etkisi


Eveeet uzun bir aradan sonra kitaplarla ilgili bir yazı yazabiliyorum. Konumuz Millenium Serisi... Yani komik ve tamlamalardan oluşan 3 kitap: Ejderha Dövmeli Kız, Ateşle Oynayan Kız, Arı Kovanına Çomak Sokan Kız. Bu tamlamaların üçü birleşse mesela Ateşle Oynayarak Koşup Gelip Arı Kovanına Tekme Atıp Kaçan Ejderha Dövmeli ve de Piercingli Kız olsa?Aslında kitapların yarattığı fırtına bu yıl dindi, yine de sinema filmleri sayesinde konu hala sıcak.

1- Ejderha Dövmeli Kız:

Serinin ilk kitabı. Aslında kitabın İsveççe ismi Kadınlardan Nefret Eden Erkekler. Kitapta bu erkeklere pek çok örnek var. İlk kitap olduğundan yavaş yavaş karakterleri tanıyoruz, onlara ısınıyoruz. İsveç'in bir polisiye kültürü var. Gazetelere sansayonel başlıklarla ("Bu yaz İsveç Polisiyesi okumak moda!!")  taşınan bu kültürle Millenium serisi sayesinde tanışabilirsiniz. 

Bence polisiye kitaplar, romantik kitaplardan çok da farklı değil. Neden derseniz, hızla ve iştahla okunuyorlar, ancak çabuk unutuluyorlar. Ejderha Dövmeli Kız'ı iki sene sonra pek hatırlar mıyım bilmiyorum. Genel olarak hatırlasam bile ayrıntılarını, konusunu unutmuş olurum. Örneğin Ejderha Dövmeli Kız'ın ana karakterlerinden olan gazeteci Mikael Blomkvist, romanın bir yerinde Sue Grafton'un bir polisiye kitabını okuyor. Ben Sue Grafton'un Türkçe'ye çevrilen alfabe serisini okumuştum. Hızla ve heyecanla her gün bir kitabını okuduğumu hatırlıyorum. Fakat kitabın konusunu hiç hatırlamıyorum. Bunun gibi bir şey işte.

Ana karakter Lisbeth Salander hakkında çok konuşuldu. Daha da konuşulur çünkü sıradışı. Adeta içimizdeki isyankarı temsil ediyor. Dövmeli, piercingli, toplum tarafından itilmiş, kimseyle konuşmayan, kendisine zarar verenlere açıkça ve şiddetle ceza veren, kafasındaki ahlak anlayışına göre yaşayan bir kız. Fazla insanla muhatap olmasını gerektirmeyen bilgisayar ve hacker dünyasında mutlu. İlgisini çeken ve merak ettiği işi layıkıyla yerine getirirken, hoşuna gitmeyeni, ona zarar vereni elinin tersiyle itiyor. Parada pulda zaten gözü yok. 

Diğer karakterimiz Mikael Blomkvist ise gazeteci. Millenium isimli haber dergisinde çalışıyor. Dürüst, ahlaklı, adeta "olması gereken tür" bir gazeteci. Diğer yandan kadınlar konusunda oldukça şanslı, karşısına çıkan neredeyse tüm kadınları etkiliyor, kısa süreli saygı sevgi çerçevesinde(!) günübirlik ilişkiler yaşıyor. 

İlk kitabın konusu Mikael'in iş dünyasındaki bir skandalı ortaya çıkarmaya çalışmasıyla başlıyor. Ne yazık ki başarısız olan Mikael cezalandırılıyor ve bu nedenle Millenium dergisinden de ayrılıyor. İnzivaya çekilmeye karar vermişken, bir kasabaya gidip ufak çaplı bir detektiflik işi yapması konusunda teklif alıyor. Teklifin çok yaşlı bir sanayi devinden gelmesi ilgisini çektiğinden kabul ediyor. Uzun süre Lisbeth ile yollarının kesişmesini bekliyoruz. Sonunda buluşup iyi bir ikili oluşturuyorlar ve olayların gizemini bol macera eşliğinde çözüyorlar. 

Bu kitaptaki Lisbeth ve Mikael kimyası çok hoşuma gitti. Mikael'in çapkın, normal ve bilinçli gazeteci tavırlarının, Lisbeth gibi anormal tavırlı birisi tarafından bozguna uğratılması güzeldi. 

2- Ateşle Oynayan Kız:

İlk kitaptaki mide bulandıran ve şaşırtan suçlularla burada da karşılaşıyoruz. Serinin en iyi kitabı olduğunu düşünüyorum, hareketli, heyecanlı. Çoğu insan ve otoriteler de benimle aynı fikirde olmalı, kitap ödül almış. Lisbeth ve Mikael başlarda pek karşılaşmasalar da, Lisbeth'e yöneltilen suçlar, mafyanın ve bürokrasinin kirli oyunları onları bir kez daha birbirine bağlıyor. Lisbeth'in karakteri gelişip, biraz törpüleniyor.

Daha fazla karakterin, düşmanın işin içine girdiği, sürprizlerle karşılaştıran bir kitap.

3- Arı Kovanına Çomak Sokan Kız:

Son kitap... Olaylar bağlanıyor, suçluların cezasını çekmesini istiyoruz fakat Lisbeth bu işlerden nasıl sıyrılacak bilmiyoruz. Başlarda çok fazla karakter olduğundan kafam karıştı. Sonraları ise adeta "önceki bölümü kaçıranlara özet" kıvamında hatırlatmalar işin içine girdi. Bunlara bir de İsveç hukuk ve siyaset sistemiyle ilgili açıklamalar eklenince tempo düştü. Fakat sonlara doğru bir yerde yine toparlanıp şaha kalkıyor ve heyecan tekrar yükseliyor.

Bu kitabı okurken kafama çeşitli sorular takıldı. Nasıl takılmasın? Bir gazeteci, "yaşça küçük kızlarla ilişkiye girdiği ortaya çıkarsa ne yapacağını bilemiyor, bu skandalla yaşayamaz" Bizim ülkemizde olsa ne olur? Hiçbir şey. Olmadı mı? Oldu, okuduk, iki gün "utanmaz adam" dedik, unuttuk, yürüyüp geçtik. Bir "derin devlet" oluşumu ortaya çıkıyor ve değil dönemin başbakanı, günümüzdeki başbakanın bile yüreği ağzına geliyor. Bunlar bizim ülkemizde olmadı mı? Hangi hükümet bu tip skandallardan yara aldı? Daha doğrusu hangisi bu tür skandallar nedeniyle yerinden oldu?

Açıkçası İsveç'in sarsılmaz demokrasi anlayışının anlatıldığı kısımlar beni biraz düşündürdü. Sadece Türkiye ile karşılaştırdığım için değil, genel olarak demokrasi ve sosyal devletin işleyişi beni düşündürdü. Gerçekten Avrupa Birliği'nin ve İsveç'in işleyişi bu kitapta yansıtıldığı gibi midir? Eğer öyleyse aslında onların sisteminde de büyük boşluklar ve işlemezlikler var. Yine de hapishaneye 3-4 aylığına konulan gazetecinin içerde bilgisayarıyla oturması bile kocaman bir anlayış farkı. Bu tip örnekleri okuduğumda Silivri'deki duruşmaların gidişatıyla ilgili endişelerim daha da artıyor. Ayrıca bir skandal ortaya çıkar da hükümet devrilir diye düşünmeleri de beni şaşırtıyor çünkü bizim ülkemizde skandallar hükümetleri yıkmaz, hatta hiç etkilemez. Kitabın bu kısımları bazen inandırıcı bile olmadı benim için. "Neden bu kadar korkuyorlar ki, alttarafı mafya devlet ilişkisi" deyiverdim. İyice kaygısızlaşmamız ne acı değil mi?

Yazar, bu seriyi 10 kitap olarak düşünmüş. Üçüncünün sonunda aslında hikaye bağlanıyor. Ancak sadece ismen geçen birkaç karakter var ve Lisbeth'le Mikael'in özel yaşamları da yeni gelişmelere açık görünüyor. Bunlar da serinin ileriki kitapları için atılmış adımlardır herhalde. Ne yazık ki kitabın yazarı genç yaşta hayatını kaybetti. Burda yine İsveç'in zaman zaman özendiğimiz hukuk anlayışı devreye girdi ve yazarın nikahlı olmayan sevgilisi, kitabın gelirini ve haklarını alabildi. Bunun için bir mücadele vermesi gerekti, bu konuda gazetelerde çıkan haberleri görebilirsiniz, ancak yine de insanın "yıllarını paylaştığı hayat arkadaşının" yok sayılmaması adına önemli bir adımdı.


Kitapları iyi bir polisiye hikaye, ilginç karakterler için okumanızı tavsiye ediyorum, siz de "Kimmiş bu Ejderha Dövmeli Kız?" demekten kurtulun :-) Serinin film uyarlamalarından İsveç versiyonu olan, Lisbeth'i Noomi Rapace'in oynadığı ilk filmi izledim. Diğer filmleri de izleyince yazacağım.

2 comments:

  1. Mükemmel bir seriydi. Duyduğuma göre 4. kitabın bir kaç bölümü de varmış notlarının arasında, belki yarım bir kitap daha gelir mi diye merak ediyorum. Ne hikayeler çıkacaktı acaba, çok merak ediyorum.

    ReplyDelete
  2. Doğru notları varmış. Benim okuduğum röportajda telif mevzusu nedeniyle kitabı kimin basabileceği/tamamlayabileceği belirsiz diyorlardı. Bilgisayarı ve notları yazarın sevgilisinde. O da sanırım bu işe sıcak bakmıyor. Kadın zaten Stieg ve Ben diye bir kitap çıkarmış anılarını yadediyor şu aralar... :))

    ReplyDelete