Wednesday, June 27, 2012

Haziran Filmleri

Bu aralar izlediklerim; izleme sırama göre yazıyorum:

1- Another Earth:
Uzun süredir listemdeydi. Biraz daha "bilim-kurgu" olmasını bekliyordum. Ancak bildiğimiz "bağımsız film" klasmanına uyan bir filmle karşılaştım. Film Ekimi listemde de yer alan filmin yönetmeni Mike Cahill. Başroldeki Brit Marling, filmin senaryosunda da pay sahibi. Bir diğer oyuncu da William Mapother, kendisini Lost dizisinden hatırlıyoruz. Lost dizisindeki antipatik ve korkutucu haliyle aklımda yer etti, bu filmde de sürekli kötülük bekledim ondan!
"Başka bir dünya mümkün" sloganını hatırladım...

Filmin konusuna gelince... Dünyanın gökyüzüne bakınca görünebilecek kadar yakınında, ikinci bir dünya ortaya çıkar. Earth 2 adı verilen bu dünya, bizimkinin tıpatıp aynısıdır. Rhoda isimli kızın hayatından bakarak, bu ikinci dünyanın insanlar üzerindeki etkilerini inceliyoruz.  Filmde geri alınamayacak bir hata yapan insanın pişmanlığı anlatılıyor, oldukça acıklı bir durum. Bunu bunaltıcı bir dram olarak işlememişler, konuya biraz daha farklı bir açıdan bakmışlar, bu nedenle ilginç olduğunu söyleyebilirim. Bazı yerlerde, yine 2011 filmi olan Melancholia ile benzerliklerinden bahsedilmiş. Evet, bazı benzerlikleri var, ancak Melancholia gibi anlaşılmaz bir şiirsel felaket filmi değil, gerçekçi ve dünyadaki acılara yoğunlaşmış bir film. Biraz kasvetli sayılabilir...

2- Repo! The Genetic Opera:
Tuhaf bir film. Gerçekten ne yorum yapacağımı bilmiyorum. Repo Man isimli Jude Law filmiyle karışmaması için Repo! ismini koymuşlar diye düşünüyorum, çünkü bu filmin de başrolünde bir Repo Man var... Filmin yönetmeni daha önce Testere (Saw) II, III, IV'ü çekmiş. DVD'sinde bu ibareleri görüp, bir de koyu renk kapağa kanarsanız, bizim gibi yanılırsınız: Bu film korku filmi değil. 
Sarah Brightman ne yaptın sen?

Korku filmleri beni tiksindirir ve korkutur. Bu nedenle filmi izlemeden önce kendimi sık sık gözlerimi kapatmaya hazırlanmıştım. Fakat ilk sahnelerde çizgi romanımsı bir görüntüyle karşılaştım. Çizgi roman sevdiğim için "izlemeye devam" dedim. Bir sonraki sahnede opera söylemeye başladılar. "Demek operaymış, müzikal severim, izlemeye devam" dedim. Arkasından saçma sapan diyaloglar başladı, Anthony Head sahnede göründü. "Absürd komedi herhalde, Anthony Head iyi adamdır, ne de olsa Buffy The Vampire Slayer'ın akıl hocası" dedim... Böyle böyle kendimi avuta avuta ancak 15 dakika geçirebildim. Sonrasında güleyim mi ağlayayım mı ne yapayım bilemedim. Meraktan sonunda kadar izledim üstelik!

Oyuncular arasında Paris Hilton, Sarah Brightman, Alexa Vega, Anthony Head var. Sarah Brightman'ı nasıl ikna etmişler, öğrenmek isterim gerçekten. Meraktan veya dalga geçmek için izleyebilirsiniz ancak hiçbir beklentiniz olmamalı, eliniz de sürekli "ileri sarma" tuşuna yakın olmalı. Gotik, operamsı, müzikal, klişe, ciddiyse çok komik şakaysa hiç komik değil.

3- Dark Shadows:

Tim Burton yeni film çekince, ister istemez merak ediyoruz. Artık tekrarlamaktan sıkıldığımız klişesiyle birlikte koşarak geliyor yeni film: Başrolde Johnny Depp var, oyuncular arasında Helena Bonham Carter var, bol bol gotik makyaj, tuhaf karakter var... Kısaca bu bir Tim Burton filmi...

Son filmlerinde, özellikle Alice in Wonderland'de hayal kırıklığı yaratan Burton'un bu filmi için kötü diyemem. (IMDB'de neredeyse Repo! kadar oy almış olmasını da, Burton isminin insanlarda yarattığı yüksek beklentiye veriyorum) Hatta, bunu olumlu bir şey olarak söylüyorum: filmde bir Beetle Juice havası var denilebilir. (En azından komedi unsuru ve bol büyülü havası itibariyle) 

Filmde havada kalan bir şeyler var... Johnny Depp'i makyajlı ve abartılı tavırlı haliyle rol yaparken görmekten bıktıysanız (benim gibi) bu film fena değil. Johnny daha iyi durumda. Eva Green ise harika. Neredeyse film onun için izlenir. Diğer oyuncular Michelle Pfeiffer, Helena Bonham Carter, Jackie Earle Haley (Korkunç rollerden kurtulmasına sevindim), Chloë Grace Moretz, sırıtmıyor, ancak kendilerine hayran bıraktıkları da söylenemez. Artık makyajlı Johnny Depp görmekten sıkıldığımdan, neredeyse tamamen Eva Green'i izledim diyebilirim. Zaten filmin çekimleri sırasında yakınlaştıkları ve Johnny Depp'in 14 yıllık sevgilisi, çocuklarının anası Venesa Paradis'den Eva Green nedeniyle ayrıldığı söyleniyordu. (Şimdi de Amber Heard yüzünden ayrıldılar deniliyor?)

Filmin saçmalığı baştan mantık hatası yapması: gerçekten tipsiz olan Johnny Depp'in inanılmaz yakışıklı olarak tanımlanması, Eva Green gibi mükemmel bir kadını bu tipsiz arkadaşın reddetmesi. Konu bunun üzerine kurulmuş ve bence baştan itibaren inandırıcılıktan uzak. Yine de izlenebilir bir film (belki DVD tercih edilir) Rock müzik ve konuk oyuncu olarak Alice Cooper da cabası...



Bu arada artık 50 yaşına gelen Brad Pitt ve Johnny Depp'i halen çok yakışıklı bulan kadınları anlayamıyorum, hala eski fotoğraflarına mı bakıyorsunuz adamların?

No comments:

Post a Comment