Thursday, February 07, 2013

Liebster Blog Awards - Mim Meselesi

Settie arkadaşımızın gönderdiği Mim nedeniyle bu gönderiyi hazırlıyorum: Liebster denilen Blog tanıtım hadisesi. Mimleyenlerin sorduğu 11 soruyu cevaplıyoruz, kendimizle ilgili 11 bilgi veriyoruz, 11 soru hazırlayıp, 11 kişiye soruyoruz. Şimdi burada şöyle bir sorun var:
Ben 11 kişi tanımıyorum ki? Bana böyle forward mailler de geliyor bazen, "Hayatınızdaki 15 kadına gönderin" falan. Yok arkadaş o kadar tanıdığım benim? Yani vardır tabii de... Ya mail adresi yoktur, ya böyle bir samimiyete girmem falan filan. Sosyal sorunları olan biri olmasam internette bu kadar aktif olur muyum lan delirtmeyin beni?!

Öhöm, neyse konuya dönüyorum, çünkü soru cevaplamak çok zevkli.
Settie'nin soruları ve cevaplarım:
  • Tekrar tekrar okuduğun bir kitap var mı?
Yok. Çünkü hayat kısa ve ben bütün kitapları okumak, bütün filmleri izlemek istiyorum. Zaman yok. Bir kitabı tekrar okumam için onu unutmam lazım. Film izlerken ikinci kez izleyebilirim, yanımdaki arkadaşımla vakit geçirmek için. Yalnızsam hayatta yapmam bunu da.
  • Okuduğun kitaplar ve izlediğin filmler aynı tür mü? Hangisinde neyi tercih ediyorsun?
Aynı sayılabilir, çünkü roman uyarlamalarını da izlemeye bayılırım. Fantastik kurgu, bilimkurgu filmi ve kitabı severim. Ama ben pek seçici değilimdir her türü izleyebilir/okuyabilirim. Her ikisinde de önem verdiğim eleştirmenlerin yorumlarına bakıyorum. Sosyal mesajı olan, içeriğiyle öğretici veya etkileyici olan filmleri ve kitapları okurum. Kitaplarda Klasikleri ve edebi yönü güçlü olanları severim. Filmlerde tarihi filmleri, kostümlü dramaları, komedileri severim. "Sundance festivalinde ilgi çekti" gibi kalıplar kullananlara hemen kapılırım.  Şahan'ın dalga geçtiği entel filmlerini izlemeden duramam. (Ama o adam zaten kitap da okumuyor)
  • Bir kitabı okumadan fikir sahibi olup, negatif yorum yapıyor musun?
Evet, yayın evine, kapağına, arka kapaktaki özete, yazara bakıp sanki yıllardır o adam düşmanımmış gibi çılgınca negatif yorum yapabilirim. Örnek vereyim; "Ayşe Kulin eşcinsellikle ilgili kitap yazmış" cümlesi yeterli benim için. Nadiren okumadan yorum yaparım, ama yaptım mı tam yaparım. Mesela Ayşe Kulin'e bir küfretmediğim kalır. 
  • (Çalışanlara soru) Okumaya nasıl, ne kadar vakit ayırabiliyorsun?
Sabahları erken kalkarsam kahvaltı sırasında birkaç sayfa okuyorum. Sonra servis beklerken sokakta veya işe giderken araçta okuyorum. Akşam eve gelince okuyorum. Fakat haftasonları çok koşturmacalı oluyor, vakit ayırmak zor oluyor gerçekten. Buna rağmen haftada 1-2 kitap okuyabiliyorum. (zaman zaman artıp azalabiliyor) Çantamda oluyor hep, fırsat oldukça açar okurum ama abartmamaya da çalışırım, hani otobüste ayakta falan okumam mesela.
  • Özellikle sevdiğin, takip ettiğin bir yayınevi var mı?
Metis, Ayrıntı, İthaki, İletişim, Can kütüphaneme bakınca neredeyse birer raf ayırdığımı farkettiğim yayınevleri. Sel de iyi mesela. Şu aralar Siren ve Domingo da ilgimi çeken şeyler yayımlıyor. Bilemedim. 
  • Diyelim ki bir Tardis buldun, uzayda ve zamanda her yere gidebiliyorsun? Nereye, ne zamana gidiyorsun?
Ortaçağ'a gidip atmosfere bakmak isterdim. Bu konuda filmler, kitaplar da vardı. Fakat herhalde korkarım bunu yapmaya ve geleceğe giderim. (Gelecekten korkmam; cadı falan sanmazlar herhalde?) Varsa bir kolonimiz insanlık olarak, başka bir gezegende, ona giderim.
  • İçine/arka kapağına bakmadan yalnızca adını, kapağını vs. beğenip aldığın kitaplar var mı?
Vardır ama anımsamıyorum. Daha doğrusu, önce bunlarla tavlamıştır beni ama arka kapağına da mutlaka bakmışımdır. Şüpheci ve ayrıntıcıyımdır.
  • Astrolojiyi ciddiye alıyor musun? Batıl inançların var mı?
Batıl inancım hatta herhangi bir inancım yok. Bunu insanda boşluk yaratan depresif bir şey olarak görüyorum bazen. Kalan zamanlarda da batıl inancı olanlara "salaklar" diyorum. Astroloji konusunu da ciddiye almak istemiyorum, bilimsellik takıntılıyımdır, bilimkurgu sevmemin bir diğer nedeni, fakat gerçekten burcumun özelliklerini taşıyorum ve şu aralar yakın olduğum insanlar da taşıyor. İtiraf etmek istemiyorum ama hafiften ciddiye alabilirim.
  • Oturup sohbet etmek istediğin yazar/yazarlar var mı?
Utanırım, bu yüzden hayır yok. (Ayrıca hayal kırıklığına da uğrayabilirim)
  • Kitap okumak için başka işlerinizi iptal ettiğin, arkadaşlarına "gelemem, çok işim var" dediğin oluyor mu?
"Kitap okuyacağım gelemem" diyen dürüstlükte bir arkadaşım var... Kendisine gülüyorum hep. Bu yüzden, hayır böyle bir şey yapmam. Zaten ineğim inek olacağım kadar, yeter ki arkadaşlar çağırsın, ben giderim.
  • Hayal ettiğin ya da sevdiğin işi yapabiliyor musun? (Öğrenciysen, istediğin bölümde mi okuyorsun?)
Hayır yapmıyorum, fakat bunun peşinden de koşamıyorum, sonuçta sızlanmamaya ve idare etmeye çalışıyorum. Ancak radikal kararlar alabilirim, veya almalıyım çünkü böyle mutsuz yaşanmaz...

Benimle ilgili 11 gerçek:
  1. Yaşımı hep en az 2-3 yaş eksik varsayarak düşünüyorum. Bunun kadınsal genç kalma takıntısıyla ilgilisi yok, alışamadım zamanın hızlı geçmesine. Ayrıca bu durumun biraz da bizi bir türlü büyütmeyen toplumumuzdan ve ailelerimizden kaynaklandığını düşünüyorum.
  2. Çok fazla dizi izliyorum, (online dizi izlenen platformlar ve torrentle) bu konuda hislerim karışık; guilty pleasure dedikleri, gizlice zevk aldığım fakat bir yandan kendime de yediremediğim bir şey. Aslında yavaş yavaş yedirmeye başladım çünkü hayatta "yüksek" zevklerimle "yüksek" şeyler peşinde koşup madalya almayacağım. 
  3. Bazı insanların mum, koku, parfüm, kokulu krem gibi takıntıları bana çok garip geliyor. Güzel kokmayı, güzel kokuları severim ama bunlara hobi olarak yaklaşılmasını anlamıyorum. Züppe geliyor bu tip insanlar bana.
  4. Üşenmek ve cesaret edememek arasında gidip gelirim hep, hangisi baskın bilmiyorum.
  5. En büyük hayalim bir sinemanın olduğu sokakta oturmak. Mesela Caddebostan Budak'ın olduğu sokakta, ki burada kiralık bir ev sorduk geçenlerde arkadaşımla. En büyük hayal olmak için küçük, benim hayalim olmak için büyük.
  6. Amerikan dizileri izleye izleye "mahallemizde pub olsa da takılsak" der oldum. Aslında var sayılır ama benim arkadaşlarım benim mahallede değil, ayrıca o mekana tek başıma takılırsam en fazla esnafla kanka olurum.
  7. Yaptığım işin beni tanımlaması en büyük korkum. (Hani avukatlar avukattır artık, hayatın her alanında, doktorlar da doktor, bunun gibi... Ben kendim olmak istiyorum, mesleğim değil)
  8. Eşyalarıma çok iyi bakarım yeni gibidirler. Ödünç veririm, geri istemeye utanırım, kötü halde dönerse üzülürüm, sineye çekerim.
  9. Bazen çok yüksek sesle konuşuyorum. Kontrol edemiyorum galiba.
  10. İstanbul dışında -1-2 ay tatil dışında - bulunmadım, bunun eksikliğini duyuyorum.
  11. Günlerimi "Keşke şunları deseydim, keşke bunu da söyleseydim" diyerek pişman olarak geçiriyorum. En son dün gece bir diyalog yaşadım ve sonuçta bugünümü sürekli "şunu da deseydim bunu da deseydim" diyerek geçireceğim. Bazen bunları biriktirip mail olarak yazıyorum insanlara. Fakat genelde doğru düzgün dönüşler olmuyor. Küfretmek istiyorum bu durumda insanlara.

Karşılığında kimseyi mimleyemiyorum ne yazık ki 11 kişi seçebilecek vaktim ve ruhsal halim yok.
Özürlerimle.
Sevgiler.










6 comments:

  1. "Sosyal sorunları olan biri olmasam internette bu kadar aktif olur muyum lan delirtmeyin beni?!"de bi kendimi gördüm, durdum. =)

    Teşekkürler birsürü zaman ayırdığın için.

    ReplyDelete
    Replies
    1. bir sürü zaman sayılmaz canım tam yapamadım bile baksana... eğlenceli hem.

      Delete
  2. Çok fazla yabancı dizi izlemek de yüksek bir zevktir bence ya hu, guilty kısmını at sen o pleasure'dan. (aha bu da Seren Serengil Türkçesi...)

    ReplyDelete
    Replies
    1. dizileri ve TV'yi sanat değil eğlence aracı görmekten kaynaklanıyor bu mevzu. Türk dizilere burun kıvırıyoruz, yabancı dizilerin senaryoları ve oyuncuları daha iyi diye, daha sanatsal geliyorlar vs. aslında tartışıp abartmanın alemi yok, nargile kafeye gitmek de eğlence, dizi izlemek de... ama sinema yerine dizi izleyince suçlu hissedebiliyorsun falan. böyle böyle işler

      Delete
  3. Kendimizle ilgili 11 gerçek olmasa iyi olurdu. Ben beşinci gerçekte yarı çıplak kalırım. Hoş olmaz. Bir de 11 sayısını sevmedim. Futboldan nefret ederim. Başkasının cevaplarını okumak eğlenceli. Bir tür meşru dikiz :)

    ReplyDelete
  4. 11'i nerden çıkarmışlar bilmiyorum, çok yüksek bir sayı. anlat anlatabildiğin kadar. ben magazin de severim zaten, anket de... (itiraflar geliyor) eğlenceli şeyler...

    ReplyDelete