Friday, May 11, 2012

Film Ekimi Hedefinden Kalanlar ve Sleeping Beauty Filmi

Aralık 2011'de Film Ekimi Liste Hedefi diye bir yazı yazmıştım. Buna göre Film Ekimi'nde gösterilen fakat kaçırdığım filmleri izleyecektim. Neredeyse hepsi bir şekilde adından söz ettirmiş, ödüllü filmlerdi ve Film Ekimi seçimlerine güvendiğim için zevk alarak izleyeceğime emindim. 13 film seçmiştim izleyecek...

Bugüne geldiğimizde 39 filmden 11 tanesini izlemiş durumdayım, ancak bu 11'in tamamı benim "hedeflediğim" filmler değildi, bu nedenle iştahım durmadı.
Filmin posteri

En son... Sleeping Beauty-Uyuyan Güzel 'i izledim:
Nasıl desem, ne anlatsam? Hayal kırıklığıydı. Öncelikle konu çok bilindik: Özel bir randevu evinde çalışan genç kız uyutulur, herhangi bir zarar vermemek şartıyla yanına yaşlı adamlar gelir. Sabah olduğunda kız bir şey hatırlamamaktadır, adamların ne yaptıklarını bilmez. 

Bu konu daha önce Japon yazar Yasunari Kawabata 'nın Uykuda Sevilen Kızlar ismindeki romanında işlenmiş. Kawabata Nobel ödüllü olduğundan, kıyıda köşede kalmış bir durumu zaten yok, bilindik bir fikir. Benzer konulu filmler de daha önceden mevcut. Sleeping Beauty bu konuyu alıp günümüze taşımış gibi: Üniversite öğrencisi güzel kız geçinmek için türlü türlü iş yapar, fotokopicilik, garsonluk, hayat kadınlığı... Sonunda bulduğu bu tuhaf işi izleriz: Gece uyutulur, sabah bir şey hatırlamaz.

Sonuna kadar izleyip, ne olduğunu, ne yapılmaya çalışıldığını anlamadığımız bir film. Manasız, durağan, sonlara doğru birkaç yerde "anlam verebilir" gibi oluyoruz, ancak film zaten bitmek üzere oluyor ve sonunda toparlanıp bitiyor. Zamana yazık. Eleştirel bir şey de yok, karakteri de tanıyamadım.

Yönetmenin ilk filmi. Güzel oyuncusu Emily Browning ile yönetmen Julia Leigh'in Cannes'da çekilmiş poz poz fotoğraflarıyla aklımda kaldı. Filmin aklımda kalacağını sanmıyorum, bu sıkıntıyla Julia Leigh bir film daha çekerse izlemem o kadar soğudum kendisinden. Son olarak posterdeki "Jane Campion Presents" lafı da büyük bir aldatmaca. Bütün saçma korku filmlerine Tarantino presents ve aksiyon filmlerine Luc Besson presents demeleri bile daha elle tutulur etki yaratıyor.

Aslında uzatacak bir şey yok ama düşündükçe yönetmenin kadın olması da tuhaf gelmeye başladı. Erkek yönetmen olsa "fantazilerini ortaya koymuş pis adam" diyeceğim veya "kendi cinsine eleştirel bakış sunmuş" diyeceğim ama kadın olunca ne diyeceğim bilemiyorum. Teyze bari biraz daha eleştirel olsaymış veya değişik bakış açısı sunmuş olsaydı? Anlamıyorum, daha da kızıyorum. Hayır genç de değil koca kadın yılların yaşanmışlığı yok mu, hiç mi yansıtamadın? Neyse önümüzdeki filmlere bakalım...

No comments:

Post a Comment