Showing posts with label chris Hemsworth. Show all posts
Showing posts with label chris Hemsworth. Show all posts

Tuesday, May 15, 2012

Film: The Avengers (Yenilmezler)

 Marvel Joss Whedon ile buluşunca... Ortaya çıkan filmde zeka pırıltısı, iyi bir kadın karakter, klasik "vurdu-kırdı"dan farklı bir şeyler bekliyoruz. Joss Whedon sevgimi daha önceki yazıda belirtmiştim. Hem daha önce Buffy The Vampire Slayer gibi bir efsaneye imza atmış yönetmen, hem de Marvel çizgi romanlarından uyarlama bir film... Çok güzel bir birliktelik. Yine de böyle büyük bütçeli bol efektli filmlerden fazla bir şey beklememek gerekiyor. Hem daha geniş kitleye ulaşmak, hem "yılların Marvel fanatikleri"ni kızdırmamak adına fazla risk almıyorlar.

Film gösterime gireli 2 hafta oldu, rekor üstüne rekor kırıyor. Artık, en azından bu tür filmleri, tüm dünya ile aynı anda izleyebiliyoruz. Böylece 9gag.com gibi mizah sitelerinde iki haftadır dönen esprileri anlayabiliyoruz (!)

Göklere çıkarak bir durumu olmadığını itiraf edebilirim. Bazı nüanslar olsa da, diğer Marvel uyarlamalarından çok da farklı değil. Filmde, daha önceki filmleri izleyenlerin tanıyacağı karakterler var. Oysa filmler birbirinden bağımsız, devam filmleri değiller. Aynı evrende geçen birbirinden bağımsız filmler olması hoşuma gidiyor. Böylece beğenmediğiniz karaktere yoğunlaşan filmi es geçebilirsiniz. Örneğin Captain America, ABD dışındaki ülkelerde iş yapmadı, hatta neredeyse hiç ilgi çekmedi. Bunun sonuçlarını tahmin etmiş olacaklar ki diğer karakterlerin filmlerini izlediğimizi varsayarak onlarla ilgili bir hatırlatma yapmazlarken, Captain America'nın geçmişiyle ilgili hatırlatma yapmışlar. Zaten Captain America yakışıklılık dışında övülecek vasfı olmayan bir karakter. Joss Whedon burada etkisini göstermiş denilebilir: Amerikan milliyetçiliğinin tavan yaptığı "Askerler! Onlar ki tüm dünyaya demokrasi götürenler!!" diyerek gözyaşlarına boğulacağımız sahneler çekmek yerine, askerlerin emir alıp uygulamak dışında pek işe yaramamalarına parmak basmış. Captain America üzerinden normalde pek işe yaramayan ve hatta kendini işe yaramaz hisseden askerlerin sadece kriz anında örgütlenmede işe yaradıklarını görüyoruz. Belki de her karakterden duruma göre yararlanmasının nedeni zamanla hepsini öne çıkararak, baş karaktersiz bir film yaratması gerektiğinden.

Filmin posterlerinden biri
Tüm filmlere göndermeler var demiştik: Daha ilk sahneden, Thor filminden hatırladığımız, Thor'un üvey kardeşi Loki'nin hain planları olduğunu öğreniyoruz. Bunun üzerine bir araya gelen ekip, yavaş yavaş hazırlanıyor, düşmana karşı. Bu arada kendisine ait filmi olmayan Black Widow ve Hawkeye karakterleri biraz sığ kalıyor, üstelik diğer süper kahramanların yanında oldukça insanlar. Hulk, daha önceki iki filminden farklı bir oyuncu tarafından canlandırılmış, ancak sırıtmıyor. Hulk filmlerinin üzerinden geçen yılların da etkisiyle, gözüm önceki oyuncuları aramadı. (Eric Bana'yı zaten sevmem, Edward Norton da bu karakter için fazla insancıl kalıyordu benim gözümde) Iron Man her zamanki gibi kendini beğenmiş ve esprili tavırlarıyla geziniyor. Filmin komik sahnelerinin baş kahramanı, üzerinde Black Sabbath tişörtüyle gezmek gibi esprili tavrını her alanda gösteriyor. (Iron Man, Black Sabbath'ın bir şarkısıdır)

Gelişme kısmı biraz yavaş ilerliyor. Ne zaman gerçekten bir şeyler olacak diye bekliyoruz. Aksiyon başladığı anda ise gözümüzü perdeden alamıyoruz. Finale doğru bol aksiyon, patlama, dövüş, komiklik, heyecan var. Tüm karakterlerin bir takım çalışması içinde düşmana saldırdığı bu kısımda, takım çalışmasının önemini anlıyoruz. Bir vida bile sıkan işçi mühim şu otomasyon sisteminde? Pardon aklım işletmeye giriş dersine gitti bir an.

Böyle yıldızlarla dolu kadroları alıp rezil eden yapımlar da olduğunu biliyoruz. Bu nedenle başarılı bir iş olduğunu ve izlenebildiğini söylemekte fayda var. Ancak ne kadar da olsa, bir gençlik filmi ile karşı karşıyayız. Çizgi romanların yetişkinlere hitap ettiğini düşünüyorum, derinlikleri olan karakterler var ve her zaman kendi içlerinde bir mantığı oluyor. Fakat film uyarlamaları çocukların ve gençlerin ilgisini çekebilmek ve McDonalds çocuk menüsünde bir Iron Man oyuncağı verebilmek adına dayıyor efekti dayıyor aksiyonu. Arada sevgilileriyle gelmiş kızları da üzmemek için Thor'un güzel dünyalı aşkı veya Playboy IronMan'i adam eden akıllı kız gibi soslar da eklendi mi olay tamam.

Yazdıkça soğudum filmden, oysa ben de salondan ilk çıktığımda "Thor'um benim canım benim" anlayışındaydım... Anlayacağınız etkisi kısa süreli. Hele hele önceki Marvel uyarlamalarını izlemediyseniz sıkıcı olabilir.
Kötü Adam Loki

Önceki filmlerdeki gelenek bozulmamış, birçok karakterin yaratıcısı meşhur çizgi romancı Stan Lee ufak bir rolde görünüyor. (Figürasyondan hallice bir rol malum) How I Met Your Mother isimli komedi dizisinde Robin rolüyle tanıdığımız Cobie Smulders ciddi bir rolde, gözümüz zor alışıyor. Önceki filmlerden bildiğimiz gibi Thor rolünde Chris Hemsworth, Iron Man olarak Robert Downey Jr. (rolüne en çok oturan ve yerine başkasını düşünemediğim adam bu) Captain America rolünde Chris Evans (ben bu adamda hiç ışık göremiyorum yahu herhalde aksiyon filmlerinin gediklisi olur?) Black Widow olarak Scarlett Johansson (Başka kadın karakter yok denilebileceğinden, hem kolay hem zor bir işi var, gözler üzerinde, ilgi onda) Hulk rolünde Mark Ruffalo, Loki rolünde Tom Hiddleston, (Loki, günümüz sinema anlayışına uygun olarak, çok kötü adam değil, "aslında iyi biriydi, sor bir neden kötü oldu" tarzında, sevimli kötü) Hawkeye olarak genelde kötü çocuk, uyuşturucu taciri, eski asker, psikopat rollerinde gördüğümüz Jeremy Renner var. Nick Fury yine Samuel L. Jackson... Önceki filmlerden Profesör olarak Stellan Skarsgård, ajan olarak Clark Gregg, Pepper olarak Gwyneth Paltrow mevcut. (Thor'un kız arkadaşı Natalie Portman sadece resmine bakarak anılıyor)

Devam filmi çekileceği kesinleşti. Başka ne karakterler eklerler bilemiyorum. İzleyicinin görmek istediği SpiderMan veya Wolverine devam filminde olur mu bilemiyorum. Çoğu karakter için (Örneğin Spiderman) film hakları farklı şirketlerde olduğundan sorun çıkıyor. Bazıları için de oyuncuların programları uymuyor.

Thursday, May 03, 2012

Film: The Cabin In The Woods (Dehşet Kapanı)


Film afişi

Her zamanki gibi sinemaya gitmeden önce afişteki isimlere baktım. Önceki çalışmalarını referans aldım koşarak girdim salona. Korku filmi sevmem. Fakat fantastik filmleri, zekice yazılmış merak uyandıran senaryoları çok severim.

Bunların ışığında, Joss Whedon ve Drew Goddard isimlerini görür görmez heyecanlanmamam mümkün değil. Aslında bu "fan boy" olayından da hoşlanmıyorum. Özellikle Tarantino ve Tim Burton gibi isimlerin hastaları var hani, "ne çekse izlerim" diyorlar, asla toz kondurmuyorlar, filmden hoşlanmasalar bile suçu kendilerinde arıyorlar, "ben anlamadım herhalde yoksa adam zeki" diyorlar. Her ortamda adamları annelerinden fazla savunuyorlar vs. Heh işte ben aslında böyle olmamaya çalışırım. Popüler olana olan mesafeli durma takıntımdan değil... Sadece bir şeye bu kadar fanatik şekilde bağlanmayı hastalıklı bulduğum için. Belki de bu hastalıklı durumu lise 2'de Metallica hastalığı ile birlikte rafa kaldırdığım için...

Joss Whedon'un önceki işlerine bakarsak: Buffy The Vampire Slayer, Angel, Firefly, Dollhouse dizileri, Serenity, Avengers (Bu haftasonu gösterimde!) filmleri...
Drew Goddard ise hem Joss Whedon ile Buffy The Vampire Slayer, Angel gibi dizilerde çalışmış, hem bir diğer "Takip edilesi" insan J.J. Abrams (Lost dizisinin yaratıcısı) ile Alias, Lost dizilerinde ve Cloverfield filminde birlikte çalışmış.

Kısacası film eleştirmenlerden olumlu puan almış olmasaydı bile meraktan izleyecektim... Bir de IMDB puanı 8 olup, eleştirmenler de beğenince... Üstüne pek sevgili Thor'umuz Chris Hemsworth oynayınca, insan dayanamıyor, sinemaya gidiveriyor. Zaten filmin sinemada daha eğlenceli olduğunu düşünüyorum, evde bu kadar eğlenmezdim.

Filmin konusu o kadar klişe ki, konuyu okuyunca büyük ihtimalle filmi izlemek istemezsiniz. Zaten filmin bakış açısı, göndermeleri ve klişeleri yorumlayışı ancak bu türün meraklılarını cezbedecektir. Bir grup genç, aynen diğer bir sürü korku filminde olduğu gibi, güle oynaya bir tatil evine giderler. Yolda bomboş bir benzincide tuhaf ve korkunç bir adamla karşılaşırlar. Aynen Cem Yılmaz'ın esprisi gibi; "Oraya 20 yıldır giden olmadı" türünde laflar eden adamı atlatıp eve vardıklarında içki içer, eğlenirler. Arkasından korkunç olaylar başlar...

Fakat... Korkunç olayların nedenleri bu kez daha şaşırtıcı ve farklı. Hayal gücü yüksek bu yazar ikilisinden de başka türlüsü beklenmiyor. Kan revan içeren sahneler abartılı sayılmaz, bir Saw (Testere) veya Hostel durumu yok. (Ki onları çok kanlı bulduğumdan zekice olmalarına rağmen sevememiştim, bu anlamda film biraz Scream sularında yüzüyor) Rahatlıkla tavsiye ederim, ancak siz de benimle sinemaya gelen arkadaşım gibi, "Yaşanmış hikayeler"den hoşlanıyor ve filmden "bir şeyler öğrenmeyi" bekliyorsanız yanlış alarm olur...

Kısa özet: Gençler sırayla ölüyor?
Ek Bilgi:
Film 2009'da bitmiş, Chris Bey daha Thor'a dönüşmeden, bu kadar popüler olmadan önce... Yapım şirketiyle ilgili sorunlar sonucu ancak 2012'de gösterime girebildi. Bekleme süresi öyle uzun olmuş ki Joss Whedon şu an aynı anda iki filmle birden gündemde: Cabin In The Woods ve Avengers. Hatta bu süre zarfında Chris ikinci Thor filmini bile çekti. Joss Whedon'un bir röportajını okudum; "Diğer oyuncular da kısa zamanda birer yıldız olacak, bazen keşke film birkaç yıl daha bekleseydi de onlar da star olduktan sonra gösterilseydi diyorum" demiş. Oyuncular da bu 3 yıllık bekleme sürecince zaman zaman "Bizim film harika, neden gösterilmiyor?" demiş, zaman zaman da umutsuzluğa kapılmışlar. Bunların başında Dollhouse projesi de iptal olan Franz Kranz geliyor. Franz Kranz'ın canlandırdığı karakter, filmde en hoşuma giden karakter oldu.