Zülâl Kalkandelen ve Can Başkent'in bu kitabı bir söyleşi. İlk zamanlar bedel ödemeden e-kitap olarak bilgisayarınıza kaydedip okuyabiliyordunuz, ben de öyle yapmıştım. Ancak şimdi Link'e gittiğimde 5 TL olduğunu gördüm. Böyle bir çabayı desteklemek için 5 TL'yi vermek gayet uygun diye düşünüyorum.
Zülâl Kalkandelen'i çeşitli gazetelerdeki müzik yazılarından biliyordum, ayrıca twitterda takip ediyorum. İşin ilginç yanı, Zülâl Hanım'ı takip etmeme rağmen, çoğunlukla fikirlerine katılmıyorum. Özellikle kendisini takip edenlerle girebildiği tartışmalarda verdiği cevaplar hoşuma gitmiyor. Twitter'da çoğunlukla "dalga geçme" üzerinden yürüyen ve betonlaşmış her değere saldıran bir espri anlayışı var, gelen yorumları bu bağlamda değerlendiremeyip, büyük bir sinir ve ciddiyetle cevap veriyor. Bu da takip ettiğim bir twitter hesabında kesinlikle aramadığım özelliklerden! (Ancak "ben bu insanlarla uğraşmak zorunda değilim" derse o da kendince haklı olacaktır, bir şey diyemem) Siyasi konularda yazdıklarının da çoğu bana uymuyor. Fakat müzik/konser eleştirilerini güvenilir bulduğumdan takibe devam ediyorum.
Vegan değilim, vegan birkaç kişiyle yeni tanıştım. Bu da yine Twitter sayesinde oldu. Vegan olabileceğimi de sanmıyorum. Bundan önce Jonathan Safran Foer'ın "Hayvan Yemek" kitabını okurken endüstriyel hayvan yetiştiriciliği, sağlıksız şartlar ve vicdan konusu ilgimi çekmişti. Vegan/vejetaryen beslenmeye ilgim sağlıklı beslenme ve endüstriyel hayvancılık konularının ötesinde değil aslında. Bu nedenle bu kitabın hedef kitlesine az çok uygun olduğumu düşündüm: Vegan değilim ancak konuyla ilgiliyim. Bilgisiz(d)im.
Söyleşiye geleyim: 3 Bölümden oluşuyor: Beslenme ve Sağlık, Politika ve Ekonomi, Ahlak ve Etik. Kitabı ilgiyle okudum fakat ne yazık ki tam da beklediğimi vermedi. Özellikle sonlara doğru vegan olmayanları ötekileştiren bir söylem var. Üstten bakıyor, ukala bir tavır var. "Vegan dediğin solcu olur" gibi bir bakış açısı var ki zaten insanların veganlarla dalga geçme nedenleri bu tür söylemler... Twitter kullananlar farkındadır belki, twitterda "troll" diye tabir edilen kişiler vardır, anonim hesap kullanarak her şeyle alay etme eğilimindeler. Birkaç tane böyle hesabı olan arkadaşım var ve benle sürekli "vegan solcu" diye dalga geçiyorlar. Bu konularda okuyorum, duyarlı ve bilinçli olmaya çalışıyorum diye... Bazen kızıyorum fakat çoğunlukla gülüyorum. Çünkü birilerine hakaret olarak "vegan solcu tavırların var" demelerinin nedeni tam da bu üstten bakış ve sürekli duyarlı olduğunu iddia etmek. Neyle alay ettiklerini biliyorum ve ben de bu hataya düşmemeye çalışıyorum. Durmaksızın "toplumu bilinçlendirmek için" yaşıyor gibi görünüp, "en doğru benim söylediğim" derseniz, gülünç duruma düşersiniz.
Bir diğer tartışma konusu tabii, "ülkede bu kadar sorun varken mevzu veganlık mı olmalı?" Evet gündemde birinci sırada olması mantıklı olmayabilir ancak sağlıklı beslenmeye çalışırken, organik tarım/tavuk yetiştiriciliği gibi hepimizi yakından ilgilendiren konular gündemdeyken, bu da ilgilenilmesi gereken bir sorun. Örneğin yiyecek etiketlerine vegan beslenmeye uygun olup olmadığının yazılması gibi ufak adımlar bile çokça değişikliğe neden olabilecek. Çalıştığım şirkette yemekhanede vejetaryen yemek menüsü bulunuyor, fakat herkes bu kadar şanslı değil. Hiçbir lokantada yiyecek içeriğiyle ilgili sağlıklı bilgi almak mümkün değil. (Belki çok pahalı ve havalı olanlarda bu şans vardır) Bizden farklı insanlara saygı gösterme konusu bu gibi konularda öne çıkıyor bence. Alerjisi olanlar, bazı besinlere intoleransı olanlar, veganlar, üreticilerin unutmaması gereken kişiler. Bilinçlendirme adımlarını da sayıca oldukça az olan veganlar atmak zorunda kalıyor.
Kitabın yazarlarıyla ayrıldığım nokta benim zaten duyarsız ve saldırıya hazır bir toplumda yaşadığımızın farkında olmam sanırım. Çünkü vegan olmak gibi ahlaki, dini, biyolojik pek çok boyutu olan ciddi bir konuda dönüp "Vegan olmuyorsunuz çünkü gerçeklerin farkında bile değilsiniz... Cahiller" gibi bir tavır sergilemek inanılmaz antipatik. Kitapla ilgili Bianet'te bir yazı çıktı, benim de dikkatimi çeken ve hatta okurken beni sinirlendiren "üstten bakış ve ukala tavır"dan da bahsedilmişti. Can Başkent yazıya saygılı bir cevap verdi, Twitter'da görüp okudum. Yazılanları dikkate alacaklarını söylemiş ve yazıdaki bazı bilgi eksikleri/hatalarını düzeltmiş. Bu nedenle bu hataya düşme nedenlerinin kitabın söyleşi şeklinde olması olabilir diye düşünüyorum. Arkadaşça sohbet ederken keskin laflar etmekte bir sorun yoktur ancak kitap olarak hazırlarken biraz da olsa politik doğrucu olmakta fayda var. Politik doğruculuğu tavır olarak hatalı bulanlar da olduğunu biliyorum evet. Ancak insanları veganlıkla ilgili bilinçlendirmeye çalışırken dönüp benim gibi konuyla ilgili ancak bazı nedenlerle vegan olmayan insanları aşağılamak hedefledikleri insanları da kaçırmalarına neden oluyor.
Özellikle ilk bölümlerde güzel tartışmalar ve fikir yürütmeler var, insanın düştüğü ikilemler, sağlık B12 vitamini ve protein eksikliği iddiaları gibi. Ahlak & Etik kısmına geldiklerindeyse yazarların üstüne basa basa sürekli Marxist ve solcu olduğunu söylemeleri başlıyor. Burda üstten bakış devreye giriyor. (Yoksa bir konuyu Marxist bir kişinin bu açıdan ele alması zaten mantıklı) Dünyadaki solcuların genelde vegan olduğunu veya en azından siyasi toplantılarında vejetaryen mutfak hazırladıklarını, Türkiye'deki solcuların ise hem kadına hem hayvana bakışının sakat olduğunu söylemişler. Buraya kadar güzel, fakat sonraki cümlede "ben bu adamları ciddiye bile almam, solcu saymam" demeleri hafif tabiriyle insanı biraz sinirlendiriyor. Katılmadığımdan da değil, mevzu bizim devrimci geleneğin daha emekleme aşamasında olması. Daha kadın hakları için mücadele ediyoruz. Daha kürtaj hakkımız için bile oturup beyfendileri ikna etmek zorunda kalıyoruz. Daha kadın haklarını bile bizim için ve neredeyse bize rağmen savunan adamlar var ortada, iki dakika susmuyorlar ki kadın konuşsun. Solcuların çok "bilinçli ve düzgün" insanlar olduğunu varsaymak hayalperestlik çünkü hepimiz bu toplumun çocuklarıyız. Can Bey ve Zülâl Hanım öyle bir tablo çiziyorlar ki memlekette solcu kalmıyor. Yaklaşık 10 kişiyle devam edecek Türkiye solu... Hem vegan hem kadına saygılı hem Marx bilen hem şu hem bu. Üst insan hayali çoğumuzda var anlaşılan. Sadece çorbasını satmak için "içinde valla et suyu yok" diyen, sonraki müşteriye ise "çorbamız et sulu" diyebilen cahil lokantacıyı aşağılamakla bir yere varmamız mümkün değil ki? Türkiye gerçeği bu, insanların ilk hedefi para kazanmak ve karnını doyurmak, ahlaki ve insani kaygılarımız çok sonra geliyor doğal olarak.
Kısaca Türkçe'de böyle kısa, anlaşılır, bilgi veren bir kitap olması güzel. Beğenmediğim kısımlar da benim çok bilmişliğimden olabilir, sonuçta "bilgisizim" desem de çoğu kişiye göre veganizm hakkında daha fazla şey biliyorumdur. Ayrıca beğenmeyelim ki tartışma olsun, ilerleme olsun. İlk olduğu için sıkıntılı noktaları olabilir ve fazla kişiye ulaşamayabilir. Önyargıları yıkmakta bir adım olacaktır. Zamanla bu tür daha çok kitap/yayın olur umarım. 1 Kasım Dünya Vegan Günü'nü de 13 gün gecikmeli olarak kutlamış olayım.
Zülal Hanım konusunda ben de size katılmadan edemeyeceğim. İlk başlarda fikirlerini değerli bulsam da şu anda twitter'da müzik eleştirileri için takip ediyorum, ve tabii ki siyasete bağlamaya çalışmadığı veganlık fikirleri için.
ReplyDeleteHayvanseverlikten değil de endüstriyel üretimi boykot etmek amacıyla vegan olmuş biri olarak veganların bu tepeden bakma olayını şöyle açıklayayım. Kimisi gerçekten kendini en duyarlı übermensch saysa da (insanız, hepimizin egoları var vegan ya da değil) günlük hayatında sırf et yemediği ve hayvansal ürün tüketmediği için insanların aşağılamalarıyla mücadele etmek her eleştiriye gardını alarak cevap vermeyi doğuruyor. Şimdi burada mızmızlanmayayım, itici oluyor. Ama dışarıda yiyememek, misafirliğe gitme vs işkenceleri o politik doğruculuğu, "herkesin kendi fikri" iyimserliğini silebiliyor bazen. Veganlığın yöntemlerini vs eleştirerek mantıklı bir tartışmaya girenler çok nadiren çıkmıyor değil ama kimseyi bir yere götürmeyen aşağılamaları artık gözlerimi devirerek geçmeye çalışıyorum ki saldırgan annoying vegan diye nitelendirilmeyeyim. Halbuki yaşam tarzımla ilgili bu kadar saldırıya katlanmak zorunda değilim ama herkes abarttığımı düşüneceği için geçiveriyorum artık. Sadece hayat tarzı olarak bakılsa, kimse kimsenin tabağındakileri umursamasa mesela, aramızdaki bazı sorunları aşacağız -ayrıca veganlar da zorla başkalarını vegan yapmaya çalışmasa. Endüstriyel hayvancılıktan sokaktaki vatandaş haberdar olmayabilir (benim de 3-4 sene önce hiçbir fikrim yoktu), fakat bundan bahsetmek bile karşı tarafı gücendirmek, daha az duyarlı olduğunu iddia etmek, zorlamak, tepeden bakmak olarak görülebiliyor bazen gerçi. Çok dikkatli konuşmak gerekiyor. İşte karşı tarafın tepkisiyle bu politik doğruculuk (ki bence olması gereken bir şey) kaybedilebiliyor ne yazık ki. Yoksa benim beslenme tercihim kimseyi ilgilendirmediği gibi beni de başkalarınınki ilgilendirmez.
Yine sızlandım kendimi kaybedip, kafa şişirdim -_-' Özetle, eleştirilerinizde çok haklı olduğunuzu düşünüyorum. Ayrıca kitabı okumanın bana bir şey katmayacağını anladım, teşekkürler.
Merhaba yorum için teşekkürler, demek istediğinizi biraz anladım sanırım. Çünkü benim de çocukluğumdan beri hiç yemediğim bazı yiyecekler var herhangi bir sosyal ortamda düştüğüm durumları hatırladım. Kısaca "sana ne" diyebileceğimiz bir şeyken, denilemiyor, konular büyüyor ve uzuyor.
Deleteİnsanların üstüne vazife gibi karşısındakine karışması veya herkes az biliyor da kendileri çok biliyormuş gibi eğitici öğretici davraması çok sinir bozucu! Bir de çelişki yakalamaya bayılıyor insanlar. Örneğin hayvanlar üzerinde deney yapmayan kozmetik markası kullanmaya çalışıyorum, "e üstündeki giyside kullanılan boya bile hayvansal ürün var, haberin yok" diyerek beni hemen bozuyorular :)) Veya dalga geçmek için her protesto / eylem haberinde bana telefon eden arkadaşlarım var. Kısaca vegan değilken bu durumdayım, veganlar neler yaşıyor tahmin edebiliyorum :(
Zaten vegan olan bilinçli biri olarak kitabı meraktan okuyabilirsiniz, ancak çok size pek katkısı olmayabilir, doğru.
Kitabı okuduğunuz ve ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. Ancak ne Can be ben insanlara üstten bakıyor değiliz. Kendi adıma konuşursam ben hayvanlarla insanları yaşam hakkı konusunda ayırmadığım için tüm bakış açım, eşitlikçi ve barışçıl bir yaklaşımla oluşmuş durumda. Kimseye de "neden vegan olmuyorsunuz?!" şeklinde parmak sallayan bir söylemimiz yok. Ancak hayvanlara yaşatılan bunca zulme herkesin kulak tıkadığı bir dünyada biz etik veganlar bazı şeyleri daha fazla ve ısrarla söylemek durumunda kalıyoruz. Esasen benim dayanamadığım konu tutarsızlık. O çorba örneğinde de Can, esnafın vegan olmayan bir çorbayı vegan gibi sunmasını yani müşteriyi yanıltmasını eleştiriyordu. Oradaki esnafın tavrı, veganlık konusundan bağımsız olarak da düşünüldüğünde zaten hiç hoş olmayan bir tavır. Müşteri ne yediğini, içtiğini bilme hakkına sahiptir. Veganların da vegan olmayanların da bu hakkı vardır. Beni sadece siyasete bağlamadığım veganlık fikirleri için izleyen okuyucuya da şunu söyleyeyim: Ben veganlığı siyasetten ayrı görmüyorum ki... Bana göre, bütün bu içinde yaşadığımız kapitalist istemi sorgulayan ve oun dayattıklarına karşı çıkan en punk tavırdır veganlık. Benim için asla sadece yeme içme ile sınırlı olmadı. Hayvan özgürlüğünden yana etik bir vegan için aksi düşünülemez zaten. Zülal Kalkandelen
ReplyDeleteMerhaba, kusura bakmayın vakit yoktu geç cevap yazıyorum, okuyacak mısınız onu da bilemiyorum. Tahmin edebiliyorum aslında, üstten bakmadığınızı, iyi niyetle hareket ettiğinizi, hatta dönüp buraya cevap yazmanız da bunu gösteriyor bence. Ancak metni okuyunca öyle durmuyordu, bunu söylemek istedim. Yazılı metinde gereksizce sert durabiliyor belki de...
DeleteVe evet bence de veganlık siyasetten ayrı değil, zaten siyasi görüşümüz ve dünyaya bakışımız bizi kim olduğumuz haline getiriyor, bizi oluşturuyor. Fakat sizden pek çok konuda farklı düşünüyorum, mutabık kalmamız mümkün değil diye hissediyorum. Bir örnek olarak müşteri hakları konusunda bana göre iyimser ve mükemmeliyetçisiniz.
Vegan hareketi takip edeceğim, duyarlı olmaya çalışsam da her zaman tutarlı olamadığımın farkındayım (kaldı ki insanlardan %100 tutarlı olmalarını beklemeyen rahat tavırlı biriyim) ancak insanlık için olamasa bile kendim için düzgün yaşamaya çalışıyorum. Bu da bu tür çabaları olan sizler gibi insanları takibe devam etmem için bir nedendir.
Teşekkürler, İyi çalışmalar