Wednesday, May 15, 2013

Kitap: Stephen Chbosky - Saksı Olmanın Faydaları (Perks of Being a Wallflower)

Stephen Chbosky bu kitabı 1999 yılında yazmış. Film adaptasyonunu 2012 yılında yine kendisi yönetmeseydi, belki de haberimiz olmayacaktı. Çok satar bir kitabın, film uyarlaması sonrası Türkçe'ye çevrildiğini gördük bir kez daha.

Filmle ilgili yazıyı şurada yazmıştım...

E-kitap okuyucum ve film afişi kapaklı kitap.

Genç yetişkin (Young Adult) dedikleri türde kitaplar pek okumamaya çalışıyorum. Neden derseniz, eğlenceli ve sürükleyici olabiliyorlar ancak bana pek bir şey katmıyorlar. Tatilde, kumsalda okumaya uygun olduklarını düşünüyorum, fakat kısıtlı paramı bu kitaplara harcamak, küçük kütüphaneme bunları sığdırmaya çalışmak beni bunaltıyor. Bu kitabı neden / nasıl okuduğuma gelince... Bu aralar okuma hızım düşük. Elime kitap alamıyorum. Edebiyat dergilerini okuyorum sadece. Perks of Being a Wallflower e-kitabını ele geçirince, hem İngilizce bir şeyler okumak benim için iyi olabilir diye düşündüm, hem de filmle kitap arasındaki farkları incelemek istedim.

Öncelikle İngilizce okumayı düşüneceklere sesleneyim: Hazırlık okumuş her öğrenci rahatça bu kitabı okuyabilir. Çok basit bir dili var. Kısa cümleler, aşina olduğumuz kelimeler, konuşma dili... Neredeyse betimleme yok. Bunu goodreads.com'da biri eleştiri olarak yazmış; ben de hak verdim: Herkesin sürekli "ağlaması" söz konusu. Herkes ya "mutlu" ya "mutsuz" oluyor. Hani bir "konuşurken gözlerin dolması" yok, direkt ağlıyorlar. Veya "gülümsedi" yok, direkt mutlu oluyorlar. Bu anlatım bir tercih olabilir çünkü ana karakter Charlie biraz tuhaf bir çocuk ve henüz 15 yaşında. Bilinmeyen birisine yazdığı mektupları okuyoruz. Charlie liseye yeni başlamıştır ve Patrick&Sam ikilisiyle arkadaş olur.

Roman ilerledikçe Charlie'nin otistik veya travma sonrası stres yaşayan cins bir çocuk olduğunu düşünüyoruz. Otizm türlerini pek bilmiyorum yine de Charlie 'nin otistik olmadığını, yalnızca fazla duygusal bir çocuk olduğunu zannediyorum.

Filmde daha ukala, daha "az ağlayan" ve daha "indie" bir hava vardı. Kitapta ise 1990'larda Amerikan liselerinde yaşamın havası daha iyi hissediliyor. Kitapla film arasında az fark var, ancak filmde biraz daha ön plana çıkabilen Sam karakteri, kitapta çok tanınamıyor. Bunda Patrick'le ilgili daha çok olaya şahit olmamızın etkisi var galiba. Patrick hem filmde hem kitapta çok çekici bir karakter. Sam ise daha çok filmde çekici, kitapta -son kırılma noktasına kadar- etkisiz kalıyor.

Wallflower kelimesi çekingen kişiler için kullanılıyor. Hatta fark bile edilmeyen insanlar için söylenen bir söz. Türkçe çeviride neden "Saksı" kelimesini kullanmışlar bilmiyorum, herhalde "Saksı gibi oturmak"tan esinlenmişler... Kendisini böyle çekingen gören insanların kitapla daha yakın bağ kurması lazım. Ancak ben, ki kendimi lisedeki halimle bu tanıma uygun buluyor(d)um, Charlie ile kendimi pek özdeşleştiremedim. Çünkü Charlie herhangi bir wallflower değil. Başka bir sıkıntısı var gibi. Wallflower olan bir insanın Patrick ve Sam gibi gayet cool arkadaşlar edinip, sigara/içki/uyuşturucu denemesi, hatta kız arkadaş bulması pek olası görünmedi bana. Belki de çok siyah beyaz düşünüyorumdur. Bu noktada yine son bölümlerde Sam ile Charlie'nin diyaloğu -kırılma noktası- olmasa iyice rahatsız olurdum diye düşünüyorum, neyse ki bu bölümle biraz düze çıkardı kendini kitap.

Başarılı bir gençlik kitabı, fazla bir şey beklememek lazım. Kendimi yaşlı hissettirdi biraz. Nostaljik duygulara kapıldım. Goodreads.com'da kitapta geçen şarkıları download edip iPod'larına yüklediklerini ve sürekli bu şarkıları dinlediklerini söyleyen okurlar var.

No comments:

Post a Comment